ŞANTAJ MI?
Seçime beş kala, telâşeler başladı.
Liderlerdeki telâşe, daha da arttı.
Bütün liderler iktidar hesapları yapıyorlar.
İktidara geldiklerinde kimlere ne yapacaklarını tek tek sayıp dökmeye başladılar.
Kimisi hesap soracağım, kimisi ucuzluk yapacağım, kimisi vergileri kaldıracağım, kimisi de; zenginden alacağım, fakire vereceğim diyerek bol keseden atıyor.
Hele yerelde konuşan vekil adayları, demeyin gitsin.
Biri, bir ötekini aratmayacak dereceden. Hepside bir kepçeden çıkmış gibiler. Bir tek benzemeyen tarafları var. Kıyafetleri. Bazıları takım elbise giymeyi seviyor, bazıları spor giymeyi, bazıları da, asi gençlik misali ne bulduysa üzerine geçiriyor.
Söylemleri ise, hep aynı.
Ellerine siyasi partilerinin seçim bildirilerini almışlar, bol bol bağırarak millete vaatlerde bulunuyorlar. Akşam bağırmaktan sabah sesleri, solukları kesiliyor. Bu milleti sağır mı sanıyorlar ne?
Vereceğiz, yapacağız, düzelteceğiz, bulacağız, soracağız.
Bu memleketin ne çok sorunları varmış da, haberimiz yokmuş, devamlı şikâyetler dinliyoruz. Hayret!
Kim kime şikayet ediliyor, bilen yok.
Elli yıldır bu memlekette yaşıyorum, siyasilerin vatandaşa yaptığı şikâyetler, hiç mi hiç bitmiyor.
Yahu kardeşim, bu memleketin sorunlarını bizler mi, halk mı yaratıyor da, şikâyetçi olan hep sizler oluyorsunuz?
Demezler mi sizlere, bu güne kadar baştaydınız da, neden bu problemleri çözemediniz?
Ben şahsen onları dinledikten sonra, alkış yapacağıma "hadi be" diyorum.
Çünkü inandırıcı olamıyorlar. Problemlerin çözümleri ne? diye sorulduğunda, alınan cevap gayet açık.
"İktidara getirin de yapalım" oluyor.
Hiçbir siyasinin bu problemi şunlarla çözeceğiz dediğini göremiyorsunuz.
Şimdi de bazıları kalan bu beş günün sonucundan korkmaya mı başlamış ne?
Seçime beş kala, televizyon ekranı karşısına beraberce geçmekten korkan liderler, meydanlarda siyasetten çekilme tehditleri savurmaya başladılar.
Bir yerlerden bir şeyler mi duydular ne?
Analarının ak sütü gibi helâl sandıkları iktidar koltuğunu kaptırmak üzere olduklarını mı düşünüyorlar acaba da, işte şu kadar yüzdelik alamazsak çekiliriz, tehditleri savuruyorlar.
Benim düşüncem, bu söylenenler liderleri korkutmaktan öte, "bakın ben olmazsam bu memleket batar" öcüsü ile milleti korkutmak oluyor.
Korkmayın, korkutmayın. Bu ülke batmaz.
Sizler olmasanız bile, bu ülkede öyle evlatlar yetişiyor ki, bizlerden, sizlerden bin kat önde olurlar. Bundan hiç kimsenin korkusu olmasın.
Bence bu söylemler liderlerin bir birlerine yaptıkları çıkışlardan öte bir şey değil.
Bu çıkışlar olsa olsa, millete yapılan tehditlerden başka bir şey olamaz.
Çünkü biz çook gördük. İstemiyorum yan cebime koy, diyenleri.
Biz çok gördük, gidip gidip gelenleri.
Bu liderlere yapılan sıkıştırma hareketi değil.
Bu halkı sıkıştırmaktan başka bir şey değildir.
23 Temmuz, kader günü.
23 Temmuz, Türkiye'nin yeniden ya doğacağı, ya da kaderine iyice terk edileceği bir gün.
23 Temmuz, iplerin kopacağı bir gün olacaktır.
Eğer bir ülkede liderler karşı karşıya gelerek, bu ülkenin sorunlarını tartışıp, çözme yoluna beraberce gidemiyorlarsa, 23 Temmuz gün kar da yağabilir, dolu da.
Şimdi millet 22 Temmuz da inandığı beynine göre hareket edip, oyunu da ona göre verecektir.
Hangi akıllı insan kendisine şantaj yapanlarla işbirliği yapar ki?
Bu milletin, bu günden sonra uyku uyumaması lazım.
BU MİLLETİN;
Bu ülkenin en büyük sorununu ne olduğunu iyi bilmesi gerekir.
Bu büyük sorunu da kimin çözebileceğini iyi bilmesi gerekir.
Ülkenin sorununu kavgayla, tehditle, silahla çözülemeyeceğini, siyasetin nerelerde yapılması gerektiğini ve Türk Silahlı Kuvvetlerine çok iyi güvenilerek, onlara sahip çıkılmasının önemli olduğunu iyi bilmelidir.
Bu ülkenin, bütün kuruluşlarla dargın, bütün sivil toplum örgütleri ile küs, illa da bizim dediğimiz olacak mantığı ile hareket edenlerle düzeltilemeyeceğini iyi bilmelidir.
Bu ülke barışının, öyle birbirlerine urgan atarak olamayacağı