Sancılıyız be birtanem....

 

 

Sancılıyız, sıkıntılıyız bu günlerde bir tanem.

Tam bir kaosu yasıyoruz.

Militanlaşan bir ülkenin örneklerini veriyoruz artık.

Medyasının ikiye, hatta üçe bölündüğü bir ülke yaşıyoruz bu günlerde.

Bu günleri gördükçe tekrar tekrar okuyorum o büyük önderin gençliğe hitabesini.

Okuyorum, okuduğum gibi de önüme gelene okutmaya çalışıyorum.

Korkuyorum bu arada da bir tanem, korkuyorum. Kendimden utanıyorum.

“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. 

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. 

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” demişti büyük kurtarıcı.

Ne kadar da düşünceliymiş ve gelecekten bu kadar da endişeliymiş, şimdi anlıyorum. Ülkemiz,, Atamızın işaret ettiği gibi yönetememenin, yönettirilememenin acısını yaşıyorum bir tanem.

Türk halkının bilinçli bir şekilde kutuplaştırıldığına şahit oluyoruz. İktidarı ile, muhalefeti ile devamlı, günü kurtarma politikaları  üretilmektedir. Yöneticiler asıl görevlerini unutup yetiştirdikleri bir takım odak noktalarını bir birlerini  işaret ediyorlar. Tabi bu duruma da artık kimin muhalif, kimin yandaş medya olduğu iyice meydana çıktı. Tamam, muhalif veya yandaş olunur da, bir ülkede niye muhalif ve yandaş olunur bu meçhul? Kim bu kutupları yaratıyor.

İnan bir tanem yandaş medya topluluğu  tam bir İngiliz oyunu peşinde görüntüsü vermektedir. Medyada gününü kurtarmaya bakıyor. İktidar nimetlerinden faydalanmak isteyen medya hakim bu günlerde gökyüzüne. Kara kara bulutlar getiriyorlar ta Amerikalardan. Fransa’larda. AB şartları yetmiyormuş gibi şimdi de AİBP (Akdeniz İçin Birlik Projesi) çıkardılar. Bakalım onların şartlarında neler olacak. Onlar Türkiye’nin nerelerini bölecekler.

Bir de iki yüzlü, eskinin ajanlarına benzeyen insanlar türedi güzel yurdumda. Hani adına Ali Kemal’ler mi deniliyordu ne? Yurdumun en ücra köşesinden haftada bir gün gazete yüzü gören efendiler bile gördü bu iki yüzlüleri, amma Ankara göremedi.

Ankara göremedi, çünkü onları, o günümüz Ali Kemal’lerini yine Ankara yaratıyor, babalarının emriyle.

İnan bir tanem,  yıllar önce kahraman ordumu öven, emniyetimizi yere göğe sığdıramayan, halkımızın bölünmesini istemeyen yazılı basından bir çoğu şimdi tam tersini uygulamaya koydular. Bir yerlerden aldıkları emirler doğrultusunda satıyorlar ülkemi. Ülkemin geleceğini.

Artık belirli medya grubu, açık açık tamamen nemalanma peşinde olduklarını gösterdi. Bu medyalarımız oldukça, yalnızca kendilerini, çevrelerini ve kendi geleceklerini düşünen bu kuruluşlar oldukça, geleceğimizi istemesek de tehlike içerisinde görmekteyiz. Ya bu millet neden uyanmıyor artık. Bu millet’e uyuşturucu veriyorlar vallahi. Kahvelerde veryansın eden, geçinemiyoruz diye bağırıp çağıran, hatta bu yüzden bir birine giren  halkıma ne oldu? Anlayamıyorum.Memlekette harici bedhahların destekçisi olarak dahili bedhahlar çoğaldı. Memleket dört bir yandan çevrildi. Sıcak paralar uçup gitti.

Borsa günden güne çöküyor. Şirketler battıkça batıyor. Bir tek yeşil sermayeler tavan yapıyor buna şaşırıyorum. Şimdi sıra ordumuzun dağıtılmasında. Kahraman ordu elemanlarımız bu medyalar tarafından Yunanistan’la karşılaştırılıyor. Yunanlı komutanlarla eş koşuluyor. Maalesef bir tanem, maalesef geçmişimizi unutmuşa benziyoruz. Ya, insan bu kadar kendi kendisine ihanet eder mi? Ediyormuş maalesef bir tanem ediyormuş maalesef.

Bu gün bir tanem, bu gün, Ergenekon iddianamesi açıklanacak. Heyecanla bekliyoruz. İnşallah ordumuzun kahraman komutanları aklanacaklardır. Bekliyoruz açıklamayı. Bakalım açıklamaların sonucunda dahili bedhahlar ve Ali Kemaller ne diyecekler.

Biz mi bir tanem? Biz inşallah, Allah’ın izniyle inandığımız yoldan geri dönmeyeceğiz. Bizleri destekleyen gerçek vatan evlatlarının desteği ile milliyetçiliğimizden, Atatürkçülüğümüzden, Cumhuriyet savunulurcuğumuzdan, tam bağımsız Türkiye sevdamızdan, vatanın bölünmezliği savunurluluğundan, insan haklarına saygıdan, vazgeçmeden Emperyalist düşmanlığına devam edeceğiz.

Bizler gerçek demokrasiye inanan insanlar olarak iyilere alkış, kötülere  lanet yağdıracağız. Bizler gerek yazılarımızla, gerek hareketlerimizle  vatan savunucusuyuz. Bizler, dış bedhahlarının  kimler olduğunu iyi bilenlerdeniz. Bizler kimlerin  dost, kimlerin düşman olduğunu iyi seçenlerdeniz. Bizler “Ezan susmaz, bayrak inmez” diye meydanlarda bağırmak yerine, bileğimizle, kalemimizle “ ezanı susturmayacağız, bayrağımızı indirtmeyeceğiz” diyenlerdeniz.

Sen demez miydin bir tanem; “Bizler halkın tercümanı, halkın düşüncesi, halkın istekleriyiz” diye

İşte biz buyuz.

Bizler hiçbir karşılık beklemeden kalemizi vatan uğruna kullananlardanız.

Bizlerin patronları yoktur. Bizlerin dayıları, amcaları da yoktur. Hele hele bizlerin ABD si de yoktur.

Bizlerin ATATÜRK’ü var değil mi bir tanem. O bize yeter.

Önceki ve Sonraki Yazılar