DURMUŞ TUNA
SAÇMA SAPAN!?...
Birşeylere canınız sıkılır ya!
Bir cıgara tellendirirsiniz hani!
Nereden bileceğim ki, ben bu duyguyu?
Sigara ve içki kullanmayan bir kişilik olarak, nereden bilebilirim ki!
***
Şarkılardan cancağızım, şarkılardan…
Bazen de şiirden…
Hani derya! "…sigaramın dumanı da dumanı, yoktur aman şu yarimin imanı…" diye, Ermeni asıllı Türk sanatçı Asu Maralman...
"Bağrı Yanık Dostlara Merhaba"dır aslında bu şarkı sözünün ismi…
Dilimize; sigaramın dumanı da dumanı, diye yerleşmiş.
***
Kim yazmış acaba bu duygu yüklü şiiri?
Nasıl bir ruh haliyle kaleme almış?
Bunu da siz araştırıp, bulun!
Hangi ceylan gözlüye yazılmış?
Sevgiliye mi?
Eş'ten daha çok şey anlatan karı'sına mı yazdı dersiniz şair?
Akşam, akşam düştüğüm tasaya bak sen!
***
Bir cıgara tellendirdim şimdi!
Dumanı gözüme kaçtı! Hay lanet! tadı da berbattı!
***
Kendi kendime dedim ki, "saçma sapan, konusuz, başlıksız bir yazı yazayım"
Varsın, başlığı da olmasındı! (Ama başlığı kendiliğinden oluştu: SAÇMA SAPAN!?... "Sevgi üzerine saçmalamak"ta olabirdi ama sevgiye haksızlık olsun istemedim.)
Saçma olmalıydı ya…
Balık misali, baştan kokmalı bir yazı...
Sapan lastiği gibi; uzayan, esneyen, herkese mesaj içeren, okuyanın her yere ve yöne çekebileceği bir yazı…
***
Anlamsız ama bir o kadar da mana içermeli!
Okumasını arzuladıklarım; ne diyor bu ya! derken, en derinden incinmeli…
Onca sert yazımlarından sonra okuyacağı bu yazımla iç dünyamdaki inceliği görebilmeli…
***
Bu arada aferin bana ki; üçüncü cıgaramı da yaktım! (Hani; Hay lanet! tadı da berbattı!) Ne güzel saçmalıyorum işte!
Kızlarım üzülür bu yazıyı okusalar!
Çünkü; 2004 yılıydı, büyük kızım da 4 yaşında. Küçücük elleriyle, purolarımı ikiye bölüşü sonra da un ufak edişi!
Ölmeni istemiyorum, deyişi!
Hâlâ daha sürer sigarayla mücadelesi, annesiyle sigara içip kendisini zehirlediği için bakışlarıyla kavga edişi, küsmesi...
Allah'tan ki; beni hiç okumaz, takip etmez; sanırım...
Daha dün dü ve ikimiz gezdik birlikte, hem de en çok sediğimiz yerde, sahilde.
Okuyacakmış, para kazanıp beni de çalıştırmayacakmış.
"Gazeteciliği seviyor musun baba" dedi!
Bu mesleği bırakmayacağımı anlayınca daha da sessizleşti!
***
Saçmalamalıyım!
Saçma sapan olmalı dile getirdiklerim!
İçip, içip dağıtamadığıma, dağılamadığıma göre; en iy yaptığımı düşündüğüm ikinci şeyi, en berbat, en saçma şekilde yapmalıyım!
En kötü ama en de; neyse…
***
En iyi yaptığım şey mi!?
Sevmek…
Tanrımızın adıymış sevmek...
Öyle diyor şair şiirinde!
Neşe, huzur yoluymuş...
Turkish Pavarotti'mize... Türk tenorumuz İbo'ya göre…
***
Ahhhh; bu, şu sevmek!
Başarabilenlere imrenerek, gıptayla baktığımız ama aslında bize hem uzak hem de çok yakın sevmek!
Kızlarım dışında kimseye gösteremediğim sevgim!
Anama, avradıma kardeşlerime bile…
…Ve benim en iyi yaptığım iş sevmek!
Hah işte şimdi oldu!
İyi saçmaladım!
Yazı amacına ulaşıyor!
En iyi yaptığım işin sevmek olduğu konsunda ısrarcıyım…
Saçmalamaya ve saçmalamamaya devam!
***
Sevmeli tabii ki de!
Ormanı… bir ağacı… bir dalı… bir yaprağı, üzerindeki kuşu..
Çiçek bahçesini… bir çiçeği... tomurcuğu, üzerine konan arıyı-kelebeği…
Yani doğayı sevmeli…
Toprağı da sevmeli… üzerindeki börtü-böceği de…
Sonumuz toprak değilmi cancağızım…
En sadık yarimiz demedi mi Aşık Veysel?
***
Ya insanı, insanı sevemez miyiz?
Yaradandan dolayı; sevilip, sevilebilir miyiz?
Çıkarsız, menfaat gütmeden!
Sev beni seveyim seni'siz…
Mümkün mü bu!
Şampiyon olamadı ama hâlâ sevebiliyoruz Cimbom'u…
Karşılıksız sevgi sadece bu mu, böyle mi olmalı?
***
Sevdim mi adam gibi severim, türünden olmalı hepsi!
Sevgiliye, anneye, eşe, evlada, kardeşe, dosta, arkadaşa…
Hele bir de memlekete…
***
Prag geldi aklıma memleket deyince!
8 Nisan 958'de, "YİNE MEMLEKETİM ÜSTÜNE SÖYLENMİŞTİR" deyiverir büyük usta sürgünde…
"Memleketim, memleketim, memleketim,
ne kasketim kaldı senin ora işi
ne yollarını taşımış ayakkabım,
son mintanın da sırtımda paralandı çoktan,
Şile bezindendi.
Sen şimdi yalnız saçımın akında,
enfarktında yüreğimin,
alnımın çizgilerindesin memleketim,
memleketim,
memleketim…"
***
Saçmalamak, saçma sapan bir insan olabilmek ne güzelmiş be bana bu yazıyı yazdıran saçma sapan insanlar...
***
Tam da saat 18:00'i gösterdiği vakitti!
Bir çok zaman olduğu gibi; bugün de Söke Asri Mezarlığa kadar zorla getirdim arabayı da kendimi de!
Telefonum uçuk modunda… yatırdım koltuğu da… kayboldum direksiyon başında…
20:00 idi saat uyandığımda…
***
Yorulmuşun dostlar…
Hem de çok yorulmuşum sevdiceklerim…
Gelmeyin üstüme, diye!
Dostu-arkadaşı-eşi-evladı-kardeşi-anayı-(babayı) kırarım, diye saçmalayayım istedim!
Beni merak edenler! uyku modunda, yarına kadar iptalim…