ÖNEMLİ BİR GÜN
İyi haftalar, bugün pazartesi.
Yepyeni bir haftanın ilk günü... Tek temennimiz, millet olarak geleceğe umutla bakabiliyor muyuz? Hayır! Bakamıyoruz.
Batı dünyasının sömürge alanı haline gelen Müslüman dünyası içten içe kaynıyor. İlk önce Lübnan, arkadan Tunus, Arnavutluk ve son olarak Mısır'da başlayan iç isyanlar giderek genişliyor. İsyanların temelinde yatan nedenler hep aynı. Müslüman halklar, uzun süredir ülkelerini yöneten idarecilerinden memnun değil.
1970 yılının başında Cezayir, Fransız sömürgesiydi ve iç isyanlar bir türlü bastırılamıyordu. O günlerde son dönem filozoflarından John Paul Satre, bir Fransız Gazetesi'nde yayınlanan makalesinde, Başkan Be Gool'e şunları söyler: "İslam ülkelerindeki bazı gençleri, kendi okullarımızda yetiştirip ülkelerine gönderiyor ve onları o ülkelerin idarecisi yapıyoruz. Bize benzedikleri için masa başına oturduğumuzda kolayca anlaşıyoruz. Ama bu idareciler kendi halkına yabancı olduğu için anlaşamıyor ve Müslüman dünyası bir türlü huzur bulamıyor. Onun için: "Bırakın doğulu, doğulu gibi olsun, batılı batılı gibi olun. Böyle olursa beşeri münasebet daha sağlıklı ve dünya daha huzurlu olur"
Son filozof John Paul Satre, sorunu güzel tespit etmiş değil mi? İslamın yayıldığı bütün coğrafyalarda aynı sıkıntılar yaşanıyor.
PİYASALAR DİKEN ÜSTÜNDE
Türkiye'de ekonominin çarkları pek iyi dönmüyor. Çok önemli bir gün! Borsadaki gelişmeleri dikkatle izleyin.
Türkiye'nin yaklaşık 71 milyar dolar dış açık vermesi üzerine alınmaya başlanan tedbirler, ekonomiyi farklı bir mecraya doğru sürükledi.
Türkiye'de 130 milyar dolar civarında bizim olmayan sıcak para var. Ancak bu paranın hiçbir hareketi yok. Türkiye'de faizler yüksek olduğu için bankalar da bekliyor.
İş bu kadarla kalsa sorun yok. Ama ülkedeki döviz bolluğu, ithalatı rekor seviyelere çıkarırken, aynı oranda ihracatı yükseltmiyor. Bu nedene dayalı olarak Türkiye'nin bu yıl ki dış ticaret açığı 71 milyar dolara yükseldi. Bunun sonucu olarak cari açık da yaklaşık 50 milyar dolar!
Bu gelişme şu demek; Balon şişti... Eğer patlarsa bütün dengeler altüst olur. Merkez Bankası bir tedbir olarak sıcak paraya karşı bir savaş açtı. Amaç sıcak paranın miktarını düşürmekti. Piyasalardaki sıcak para 117 milyar dolara düştü. Ama bu kez döviz kuru yukarı doğru bir seyir izlemeye başladı. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası cuma günü kapanışta, 1 ABD doları 1.60, Avro 2.20'yi gördü. Borsa ise 2500 puan kaybetti.
İşte bu gelimelerden dolayı bugün çok önemli. Şu anda Türkiye'de belirsizlikler üzerine kurulmuş bir sistem var. Türkiye'de borsada yatırım yapan yabancılar ise diken üstünde.
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan'ın Davos'tan gelişmeleri değerlendiren konuşmasını canlı olarak izledim: "Şimdi piyasaları dinlendirme zamanı"
Ekonomist olmadığım için piyasanın nasıl dinlendiğini bilemem. Ama bu dinlenme sırasında bizim olmayan sıcak para hızla ülkeyi terk ederse ne olur? Sıcak paraya dayanan AK Parti mucizesi bir anda biter mi? Hiç belli olmaz, her şey olabiir.
Tüm dünya İslam ülkelerindeki gelişmelerden diken üstünde. Halklar giderek fakirleşiyor. Dünyadaki pastadan aldıkları paylar her geçen gün biraz daha düşüyor. Ama yöneticilerimizin söylemlerine bakarsanız Türkiye göz kamaştırıyor. Bu nasıl bir göz kamaştırmadır ki, ithalat yapmadan ihracat yapamıyor. Yani yurt dışına ihraç edilen malların yüzde 73'ü ithalat ürünleri...
İşte AK Parti'nin ekonomi mucizesi!
Bir ülke düşünün ki, bu ülkenin dış ticaret açığı, 2009 yılına göre %84 artmış.
İhracatın ithalatı karşılama oranı ise % 60. Kısa ömürlü bir illüzyonun hikayesini anlattım sizlere iyi düşünün. Eğer yanlış düşünüyorsam bana bildirin.
BAŞKANLIK SİSTEMİ
Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha başkanlık sistemini ortaya atıverdi.
Sanki Türkiye'nin başka sorunu yokmuş gibi, Başkanlık sistemi, sayın Başbakan'a uyar mı, diye tartışacağız. Esasında dünyada ABD dışında sistem, hiç bir coğrafyada başarılı olamadı.
Güney Amerikalı diktatörlerin yaşam öyküleri ortada. Hepsi birer diktatör olup çıktılar. Fransa yarı başkanlık sistemi ile idare ediliyor. İslam ülkelerindeki başkanları göz önüne getirdiğimizde hemen hemen hepsi, 30-40 yıllık başkanlardır ve babadan oğula geçen bir sistemdir.
Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, anlaşılan böyle bir sistemi Türkiye'ye getirmeye çalışıyor ve diyor ki: "ABD'deki gibi iki partili demokratik sistem olsun" Üçüncü bir partiye sıcak bakmıyor.
Anlayacağınız Başbakan Amerika'daki başkanlık sistemini Türkiye'de uygulamak istiyor. Bu mümkün değil, ABD'de federal bir yapı var ve başkanların yetkileri çok fazla değil. Türkiye'ye bir büyükelçi atarken bile, senatodan bir karar çıkarmak için günlerce bekledi. Onun için Türkiye üniter yapıda bir ülkedir. Onun için başkanlık sistemi Türkiye'ye uygun bir model değildir. Buna rağmen Türkiye başkanlık sistemine geçerse, bir süre sonra diktatörlükle idare edilen bir ülke olur.