ABDULLAH ZİYA KABAK
MENDERES NEHİRİ VE SÖKE OVASI
Eylül ayı gelmesiyle, Söke çiftçisinin bir kısmı su taşkınlarını düşünmeye başladılar. Söke Ovası ıslah çalışmalarını başladığından bu yana, balkan havzası diye adlandırılan, Pamukçular, Akçakaya ve Kisir köyü, her yıl taşkın sularla boğuşuyorlar. Geçmişten bugüne kadar yönetime gelen onca hükümetler, ne çare ki Menderesin taşkın sularının çaresini bulamadılar.
Oysa bu konu defalarca gündeme geldi veya getirildi. Ne var ki başarılı bir çalışma yapılmadı. Yapılsa da çare olmadı. Her yıl, birçok verimli tarım arazisi, mil altında kalarak verimsiz araziye dönüşüyor.
Oysa Menderesin mil akan topraklı su ile dolmuş sığ kısımlarını temizlenmiş olsa, taşkın olabilecek yerleri de taşlarla set oluşturulsa, verimli araziler, nispeten kurtarılmış olacaktır. Ama nedense yapılmıyor. Kişi kendisi yapacak olsa mani olup yaptırılmıyor. Bunun kesin bir çaresi var, o da sivil toplum kuruluşu olan Ziraat Odasıdır.
Ziraat odası madem ki çiftçinin bağlı olduğu bir kuruluştur, çiftçisini ve tarlasını sahip çıkmalıdır.
Odalar, anayasa kapsamında faaliyet gösteren sivil toplum örgütleridir. Anayasadan aldığı güçle, üyelerinin ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Ziraat Odası, su taşkınlarına maruz kalan arazileri, yetkili kurumlarla bir olup bir çare bulunabilir.
Vakit varken gereken çalışmalar yapılmalıdır. Üreten çiftçileri her yıl ıstırap çektirmek, ne hükümete, ne de bağlı olduğu kuruma yakışmaz.