FARUK HAKSAL
MEDYAMIZDAKİ SEVİYELİ, ÜST-DÜZEY BİR TARTIŞMA...
Medyamızın gözde/yandaş/güzide/seçkin köşe yazarları arasında, eskilerin "seviyesi kendinden menkul" dedikleri çok çok önemli[!] bir "tartışma" gerçekleşiyor.
Soner Yalçın'ın köşesine aktardığı tartışmanın bilançosu şöyle:
Tartışma 28 köşe yazarına tam 32 kez konu oluyor...
Tırnak içindeki bu "tartışma", medya organlarında tam 194 kez haber oluşturuyor!..
Köşe yazarlarının birçoğu önemli derecede medyatik kişiliklere sahip.
Bu seviyeli kavganın ham maddesi [magazin köşe yazarı] Ayşe Özyılmazel...
Polemiği Hasan Pulur başlatıyor.
Derken Hıncal Uluç sıraya giriyor.
Sonra... Ahmet Hakan, Haşmet Babaoğlu ve sayın kayınpederi Neco başrollere çıkıyor.
Ve "tartışma" Nişantaşı'ndaki bir entel/kafesinde yumruklaşmanın eşiğine kadar sürükleniyor.
Kavgayı ayıranlar arasında Mansur Forutan'ın [güçlü] bileği de var.
Kavganın içeriğini ise, sadece, yazılı ve sözlü çok sayıda ve ağır ve seviyesiz ve çirkin hakaretler oluşturuyor ve tıka basa dolduruyor...
Ve vitrinine "aykırı olmayı" koyan Okan Bayülgen'in katılımı ile kavga daha gelişiyor ve gittikçe genleşiyor.
Peki... konusu ne bu çok büyük "tartışma"nın?..
Konu, konunun tartışılmasındaki seviyenin de altında bir yerlere sıkıştırılmış.
Efendim... Günlerden bir gün Hasan Pulur'a [ilgili yazıdaki ifade ile] bir kızcağız mektup yazıyor ve diyor ki, "köşe yazarı, gazeteci olmak istiyorum. Beni harcayın, köpek edin," falan...
Hasan Pulur da, "gel benim köşemde takma isimle yazılar yaz," demiş ve böylece kızcağızın elinden tutmuş...
Sora kızın bahtı açılmış. Vatan'dan teklif almış. Gitmiş Haşmet Babaoğlu ile "iş" görüşmesi yapmış.
Sonra... [Aynen yazıdaki ifadelerle:] mercimek fırına verilmiş...
İş böylece gelişmiş ve medyamızın üzerinde hassasiyetle durduğu ve yoğun bir biçimde tartıştığı "medyatik özellikleri yüksek" bir konuma erişmiş...
Soner Yalçın, Sözcü Gazetesi'ndeki köşe yazısını şu buruk cümle ile bitiriyor:
- Bugün... Yandaş medyadaki kin dolu yazıları okuyup, konuşmaları dinleyince, 184 yıllık basın tarihimizin renkli polemiklerini insan özlüyor...
O malum seviyesizliğin içine düşmeden, başka ne yazılabilir ki?..