Mecliste tartışma

Mecliste tartışma

Söke Belediye Meclisi'nde tartışma

Gerçek Gazetesi
Geçtiğimiz hafta cuma günü yapılan Söke Belediyesi Olağan Meclis Toplantısı gergin geçti. 14.30"da başlayan Necdet Özekmekçi başkanlığındaki meclis toplantısının bitmesi üzerine tartışma yaşandı. Meclis üyelerine hitaben konuşma yapan Söke Belediye Başkanı Necdet Özekmekçi, "Bir ilçenin yönetiminde söz sahibi bir grup insanız. Herkesin gündem içi veya gündem dışı konular hakkında konuşmak ve söz almak hakkı var. Zaman zaman siyaseten bazı şeyleri başka arenalarda da kullanabiliriz. Basında, kahvede hatta dost sohbetlerinde. Hiç bir zaman dedikodular üzerinden hareket etmemek üzere sorumluluklarımızı, taşıdığımız sürece dikkat etmeliyiz. Herhangi bir vatandaş değiliz. Halkın karşısında, yönetim konumunda, Söke'nin geleceğiyle ilgili kararlarla alâkalı bir meclisiz. Tek başına ben veya tek başınıza herhangi birimiz hiçiz. Ancak birlikte aldığımız kararla bir noktadayız. Burada, düşüncelerimizi anlatmamız, düşüncelerimizi gerektiğinde söylemek durumdayız. (MHP'li meclis üyelerine dönerek, Metin Mutafoğlu'na hitaben) Bize söylemek istediğiniz bir şey var mı? (golf sahası yapımıyla ilgili rüşvet iddiasını kast ederek) Bütün meclis burada, basın burada, izleyenler burada. Duyumlarınızla ilgili bize söylemek istediğiniz birşey var mı?" dedi.
Bu konuşma sonrasında yaşanan gelişmeleri ve konuşmaları sorumlu gazetecilik bilinciyle hiç bir değişiklik yapmadan yayınlıyoruz.
Mutafoğlu: Fazla bir duyum yok. Bir gazeteci arkadaşımızla (Ali Sarayköylü) Ramazan Ayı içerisinde bir ropörtaj yapmıştık. Bu konu (golf sahası yapımıyla ilgili rüşvet iddiası) soru olarak geldi. Zikrettik, kapandı. Fazla da bir detaya girmedik. Konu hakkında, mesleğim olmadığı için de teknik bilgiye sahip arkadaşlarımızdan edindiğim bilgiye göre açıklamada bulundum. Bu ropörtaj yayınlandıktan (Söke Ekspres Gazetesi'nde) 6 gün sonra ne olduysa bilmiyorum, bilgim dışında gazeteci arkadaşımız bunu haber olarak, sür manşetten verdi ama neye istinaden verdi. (Toplantı salonuna gelmeyen gazeteciye hitaben) Bu arkadaşımızı buraya çağıralım herkesin önünde açıklasın. Ben açıklamamda dışarıda duyduğum duyumlara göre dedim. Bugün de bazı gazetelerde (Gerçek Gazetesi'nde Durmuş Tuna'nın yazasını kast ederek) birşeyler yazıldı, okuduk. Bir tek Metin Mutafoğlu demedi. Bir yıldır bu konuşuluyormuş. Siz de biliyorsunuz konuyu!
Özekmekçi: Direkt veya dolaylı yoldan bu konuda hiç bir dedikodu yok. Elbette bazı bireysel insanların, oradan iş alan (golf sahası projesinin yatırımcı firması ARTEV'i kast ederek) işin sonunda tehditle veya başka yollardan istekte bulunan insanların varlığını ben de biliyorum. Ama bu bir dedikodu değil, gerçek. Eğer ki, bunları dile getirirsem isimlerle konuşurum. Sokak dedikodularını ne basına ne de meclise taşırım. (MHP grubuna dönerek) Ben şimdi herkesin huzurunda bilmdiklerinizi benimle paylaşmanızı istiyorum. 2 trilyon, 5 trilyon, 2 milyon lira, 5 milyon lira. Bunlar küçük rakamlar değil. Böyle bir rant kim elde eder, kimin cebine girer? Lütfen, ne bilgi varsa paylaşın, biz de bilelim. Biz de yarın konuşacağımız ortamlarda bunları konuşalım veya (ARTEV'i kast ederek) buraya bir bakmamız gerekiyorsa bu gözle bakalım. Salondaki herkese söylüyorum. Metin arkadaşımızın dışında bu konuda bilgisi olan, kim varsa çıksın konuşsun, biz de bilelim. Söke nereye gidiyor? Kim Söke'ye zarar veriyor? Kim o projelere engel oluyorsa çıksın? Arkadaki niyetleri ne?
Mutafoğlu: (Özekmekçi'nin sizin söyledikleriniz dedikodu demesi üzerine) Dedikodu diyorsunuz sayın başkan ama bazı arkadaşlarımızla bu konuyu konuşmadınız mı?
Özekmekçi: Sizin söyledikleriniz dedikodu. Benim söylediğim, bendeki bilgiler somut bilgiler.
Mutafoğlu: Geçmişte dedikodu üzerine bir yerlede konuşmalarınız var sayın başkan. Belediyede çalışan bir personelinizden bu dedikodular çıktı, çıkmadı gibi. Birileriyle görüşmüşsünüz.
Özekmekçi: (Duraklayarak) Evet ama ozaman, onu yaparken, o beyanatı verirken rakamları doğru verseydiniz ben hedefin orası olduğunu anlardım. 2 trilyon, 5 trilyon.
Mutafoğlu: Lâfın gelişi 3 ile 5 trilyon.
Özekmekçi: Olmaz... olmaz.... olmaz...
Mutafoğlu: (İmâlı bir üslupla) Ozaman özür dilerim. Bir daha öyle dile getiririz. (Başkanın dediği 2 trilyon, 5 trilyonu kast ederek)
Özekmekçi: Arkadaşlar söylenen konu, bu firmayla geçmişte iş yapmış bir arkadaşın tehditi var. Tehditle para sızdırması olayı var. Konuşulan rakamlar da 2 trilyon, 5 trilyon rakamlar değil. 20 bin lira, 10 bin lira, 5 bin lira gibi rakamlar. Arkadaşımız doğru söylüyor. (Mutafoğlu'nu kast ediyor) Orada birileriyle görüştüm. Görüştüğüm ortamdaki insanlar. (Başka konuya giriyor) Bakın hepimizin hayatında önemli zaman dilimleri vardır. O konularla ilgili orada bilgi alışverişi yapılır, o sizinle mezara gider. Bunu kimseyi korumak adına söylemiyorum. Gerektiğinde bütün isimleri verebilirim. Benim için hiç bir mahsuru yok. Kollanması gereken hiç kimse yok. Ancak oradaki konuşmalar o 3 kişi, 4 kişi veya 2 kişi arasında kalır. Eğer bu belli amaçlarla, zaman içerisinde o kişilerle doğan husumetlerden dolayı birilerine kullanılmak üzere servis ediliyorsa o servisin de doğru edilmesi gerekir. Evet, ben bunları konuştum, bunları biliyorum. Kimlerin de yaptığını biliyorum bu yaygarayı. 2 trilyon, 5 trilyon arkadaşlar. İnsan şöyle bir sağına soluna bakar atarken ya. Söz konusu insanları biraraya topladım, yüzleştirdim, karşılıklı görüştürdüm. Sonunda bir karar aldım orada. Bu karar da, bu konuyu benden başka hiç kimse bilmez. Yine parentez içinde söylüyorum. Geçmişte bu firmayla çalışmış, iş yapmış bir vatandaşın tehdidi var, tehditle para sızdırması var. Rant, rüşvet, bilmem ne, bilmem ne değil. Konu bu değil mi?
(Salonda sessizlik)
O zaman doğruları konuşalım arkadaşlar.
Mutafoğlu: Bu haberi ben yaptırmadım.
Özekmekçi: Kim yaptıysa söyleyebilen varsa söylesin arkadaşlar. (Salonda bulunan ve haberi yapan Söke Ekspres gazetesi yönetimi sessiz kaldı)
Mutafoğlu: (MHP ve CHP'yi kast ederek) Her iki partiyi de zor duruma soktu bu haber. Ben bunu da biliyorum. Birileri servis yaptırıyor. Bu servisi kim yaptıysa bulacağız.
Özekmekçi: Ben yaptırmadım, onu söylemeye çalışıyorum.
Mutafoğlu: Ben, siz yaptırdınız demedim.
Özekmekçi: Bu bilgi bende 1 senedir var. Benimle mezara gider. Burada açıldı söylüyorum. Hata yapmak üzere olan arkadaşımızı tuttuk çıkardık. Düşünce halinde, uygulamaya geçmemiş. Eğer icrası olsaydı o arkadaşımız bizimle çalışıyor olmazdı zaten. Belediyede çalışıyor olmazdı. Bunu açık yüreklilikle söylüyorum. Yapanlara ne yaptığımı herkes biliyor. Onlar da ben de gizli. Bir yolsuzluk oldu, bu arkadaşımın işine son verdim şeklinde söylemedim. Onların da ailesi var çoluğu çocuğu var, rencide etmedim. Gereğini yaptım sadece. Ona da yapardım. Uygulamaya geçmemiş, düşünce halinde, teşekkül halinde bir suç, işlenmemiş bir suç. Ha, biz insanları bu kadar kolay gözden çıkarmayı... Ben kendime yakıştıramadım. Hata hepimiz yapabiliriz, herkes yapabilir. Hata noktasında yakaladık, tespitimizi yaptık, gerekli girişimleri yaptık ve takibimde. Ben özel olarak takip ediyorum. Kimseyle paylaşmadım. O arkadaşın çalışmalarını, yaptıklarını ve yapacaklarını takip ediyorum. Ha, bu arada özür dilerim, kimse üzerine alınmasın. Terbiyesizlik. Daha fazlasına dilim varmıyor. Orada konuşulan, bana bu servisi yapan insanların, benimle paylaştıkları ve o masada çözdüğümüz konuyu başkalarına, (Mutafoğlu'na bakarak ve hitaben) tenzi ediyorum, yani size geldiği için, siz varsınız burada, üçüncü kişilere servis edilmesi dünyanın en ayıp işi. Başka şeyler söyleyeceğim, şuanda terbiyem buna müsaade etmiyor. Çok ayıp. Ben buradayım, herkesin gözünün önünde. Kim benimle neyi paylaşmak isterse, istediği ortamda, istediği şekilde paylaşabilirim. Ama böyle dolaylı yollardan olmasın, bunlar çok ayıp. Yüz yüze bakıyoruz.
MHP'li meclis üyesi Ali Çalışkan'ın da konunun uzadığını belirtmesi üzerine ortam bir kez daha gerildi. Necdet Özekmekçi ve Ali Çalışkan arasındaki diyalogda da şu konuşmalar geçti:
Çalışkan: Geçen toplantıdaki konuşmaları ve bu toplantıdaki konuşmalarınız. Yüzde doksan siz konuşuyorsunuz. Kişisel konuşun. Parti demeyin. Partiniz diyorsunuz. Düzeltin konuşmanızı.
Özekmekçi: Benim düzelteceğim bir şey yok, siz düzelteceksiniz Ali bey. Yüzde doksan siz konuşuyorsunuz diyorsunuz. Benim düzeltecek bir şeyim yok. Siz düzelteceksiniz. Parti başkanı dedim. Kurumsal bir yapı var. Konuşan arkadaşımız her hangi birisi değil, bu partinin ilçe başkanı. Bu konuda uyarıyorum. Bulunduğu yer ve konumu itibariyle yaptığının doğru olmadığını söylüyorum. Sizleri rahatsız eden hiç bir şey yok mu yani!
Çalışkan: Bizi rahatsız eden çok şey var ama uzatmak da rahatsız ediyor.
Özekmekçi: O zaman neden onları konuşmuyoruz.? Bunların konuşulmaması mı gerekiyordu sizce yani? Anlayamıyorum.
Çalışkan: Bakın deminden beri diyorsunuz ki, ben aldırmam, etmem. İki kişi arasında kalır. O zaman Metin beyi çağırırsınız. Metin beyle bu konuyu görüşürsünüz. Çağırırsınız gazeteciyi ya da yazıyı yazanı, görüşürsünüz dördünüz.
Özekmekçi: Hocam ben sizden öğretmenlik istemiyorum.
Çalışkan: Siz devamlı hocalık yapmaya çalışıyorsunuz, akıl veriyorsunuz.
Özekmekçi: Ben ne yapacağımı bilecek yaştayım. Ben haddini bilen bir insanım. Haddimi de biliyorum, yapacağımı da bilirim. Sizden bunun dersini alacak değilim. Basında çıkmış bu konu, basının önünde, meclisin önünde konuşulur. Söylediğiniz sokak dedikodusuysa, dedikoduyu çıkaran kişiye sizin söylediğinizi yaparım, yaptın zaten zamanında. Sıradan bir kişiyi de buraya oturtmazlar.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.