E. TURGUT TEKİN

E. TURGUT TEKİN

MEB Bakanı Sayın Hüseyin Çelik, hiç birinci sınıf okuttunuz mu?

Benim sınıfımda bocaladılar. Bocalamalarının nedenleri özet olarak anımsadığım kadarıyla şunlardı:

 

1- Ben, normal uygulamada olan birinci sınıf programını uygulamamış, okuma-yazma okulundaki öğrendiklerimizi uygulamıştım.

 

2- Sonuç mükemmeldi. Okuma-yazma mekanizmesinde 5. aylarında olmalarına rağmen 3. sınıf düzeyinde bir ilerleme sağlanmıştı.                                                                

 

3- Çocuklar, yorgun, bitkin değil, morelleri güçlü, motivasyon amaç ve hedeflere ulaşmıştı.

 

4- Çocuklar, gayet güzel, okunaklı ve işlek bir yazı yazıyor, hepsinin yazısı sanki bir matbaadan çıkmış gibi benzerlik gösteriyordu.

 

5- Okuduklarını anlama ve anlatabilme becerileri normalin çok üstünde idi.

 

Grup Başkanı Müfettiş Sami Solakoğlu:

 

- Tekin, sana bize bir oğlak yedirme cezası veriyorum. Cezanın nedeni kurallara uymadığın için, oğlağı yemek istememizin nedeni ise Türk Milli Eğitimi'nde böyle bir başarıyı, performansı ortaya koymanı kutlamak içindir. Bizde, altı aylık bir oğlağı tandıra sallayıp, bulgur pilavı, yoğurtla yedik.

 

O yıl, sene sonu seminerlerinde benim uygulamalarım üzerinde uzun uzun konuşuldu. Metodu, birçok öğretmene anlatmam istendi ve anlattım. Bazıları da bana inanıyor, gelip çocukların ulaştığı merhaleyi bizzat inceliyorlardı. Sonuç bakanlığa rapor edildi. Birinci sınıf okutmada, öğrencilere öğretmenlere çok yararlı olan büyük fişler, küçük fişler, ilkokumalar ve alıştırma 1, alıştırma 2'ler böyle doğdu. Bu ana düşünceyi bakanlık yanında, özel sektör de ele alıp işledi. Diyebilirim ki, 1968 programı ve uzun yılların verdiği deney ve birikim Türk Milli Eğitim Tarihi'nin en başarılı ve çağdaş uygulaması idi. Bu teknikle okuma-yazma öğrenen nesil, bizler gibi 1948 programı ile öğrenen neslin çok üstünde bir eğitim düzeyine ulaştılar. Abartma değil, benim öğrencilerim, 2. yıllarında benden çok hızlı okuyorlar. Benim oğlum, benim beş günde okuduğum bir romanı, bir günde okuyor. Çünkü onlarda ki göz sıçraması, algılama bütünlüğü, kavrama yeteneği bizden çok üstündü.

 

AKP Hükümeti'nin Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik, kimin aklına uyup da bizde 70 yıl önce uygulamaya konup, okutmadan kaldırılan, modası geçmiş bu programı ortaya koydu. Bundan ne amaçlandığını bir türlü anlamış değilim.

 

Ben, Osmanlıcayı, hareketli Arapçayı, Fransızcayı okuyorum. Onlara göre bizim Türkçemiz hem çok kolay, hem de çok rahat öğrenilirken, birinci sınıflara geçmişte başarısız bulunan bilimsel veriler sonucu okutmadan kaldırılan bir tekniği gündeme getirip empoze etmek, bence anlamsızdır, bilinçsizcedir.

 

Bugün iki torunum birinci sınıfta okuyorlar. Onları izliyorum. Nisan gelmesine rağmen okuma-yazma mekanizması kavratılamadı. Metodu değerlendirmem için müdehale de etmek istemiyorum. Sorun bitişik yazı değil. Sorun harf-hece-kelime sentezidir. Bu teknikle okuma-yazma öğrenenler, hayatları boyunca hecelemek, kekelemek zorunda kalırlar. Çünkü onlar bütünü değil, parçaları birleştirerek bütüne ulaşırlar. Analiz gerektiğinde, sentez ise her an kullanılır.

 

Bu da şuna benzer:

 

1- Babam - Kavrama olmazsa

 

Ba bam - gibi analiz ederiz.

 

2- B a Ba + ba m - bam - gibi sentez  

 

Ba+bam - gibi sentez ederiz.

 

Bu da anlamlı ve hızlı okumayı engeller. Bugünkü uygulama budur.

 

Eğer  Bakan Çelik birinci sınıf okutmuş olsaydı, hiç değilse bu analiz ve sentezi bilirdi. Demek ki bilmiyor.

 

Yazık olur çocuklarımıza.

 

Ben bakan olsam bundan vazgeçerim!..

 

Önceki ve Sonraki Yazılar