Kraliçenin ardından...
* Önceki sayıdan devam
Bursa gerçeği
Bursa, Kraliçenin ziyaretinde Başkentten sonra ikinci duraktı. Bursa gezisi üzerine çeşitli faraziyeler ileri sürüldü. Kimi Cumhurbaşkanının memleketine torpil saymasınlar diye Kayserinin yerine Bursanın seçildiğini, kimiyse şu aralar okuduğu kitapla Osmanlı tarihine merak saran Kraliçenin isteği doğrultusunda Bursanın tercih edildiğini belirtmişti. Yine en anlamlı ve mantıklı yorumu Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde Oktay Ekincinin yaptığını düşünüyorum. Ekinciye göre (muhafazakârlığıyla ünlü şu ara AKPnin kalesi konumundaki bir kenti) tercih edişle adeta 1920lere inat gösteriler şeklinde yasal monarşiyle yönetilen bir ülkeden AKPye koşulsuz bir destek ve kim ne derse desin üstelik İzmir dururken laikçilerle bir hesaplaşma var gibi gözükmektedir.
Bursa bu ara kapitalizmin peşkeş uygulamalarına verdiği adlardan biri olan Yap-İşlet modelinin en sık uygulandığı illerden biri. Bursagaz, 2004'te özelleştirilen ilk şehiriçi doğalgaz işletmesi. Başbakanın damadının yöneticiliğini yaptığı holdinge bağlı enerji şirketine devredilen kuruluş bir süre önce zam talebiyle ve yabancılara aktarılan hisselerle gündeme gelmişti. Bu tür işletmeler ürettiğinin fazlasını devlete geri satmaktadırlar.
Bursanın içme suyunu sağlayan belediye kuruluşunun tamamen özelleştirilmesi ise bir süre önce gündeme gelmiş bu konu uzun süre tartışılmıştı. Bugün Türkiyenin en pahalı suyunu kullanan ulaşımın en pahalı olduğu illerden birisidir Bursa. Bursa Büyükşehir Belediyesinin icraatlarından birini duyuran bir haber geçenlerde dikkatimi çekti. Haberde Büyükşehir Belediyesi Terminal bitişiğindeki 94 bin metrekarelik arsasını uluslararası bir market zincirine sattı deniyordu. Kısa bir süre önce yine kent merkezi olarak ayrılan önemli bölgede açılan alışveriş merkezinin 30 yıllığına cüzi fiyatla yap-işlet-modeli yoluyla işletme hakkının bir tanesi yerel medya patronu olan 2 holdinge verilmesi de Oktay Ekincinin vurguladığı bir gerçeği ortaya seriyor, Ekinci Bursaya TMMOB reçetesi başlıklı 25 Ekim 2007 günlü yazısında sempozyumun bildirgesinden bir alıntıyı aktarıyordu: Kentsel rantın paylaşılmasında medya kullanılmakta, bağımsız gazetecilik gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Sadece Bursanın değil bu Türkiyenin de bir gerçeğidir
Bursalılar toplu konutçuluk adı altında da ilginç uygulamalara tanık oldular.
Milyonlarca metrekarelik arazinin yabancılara satıldığı dönemde AKPli Bursa belediyeleri de sosyal devlet ve belediyecilik anlayışıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan projelere girişti. Sanırım bunlardan en ilginci de Hikmet Şahinin yönetiminde Bursa Büyükşehir Belediyesinin uygulamasıyla gerçekleşti. Hamitler adlı toplu konut alanındaki konutların konumuna göre hak sahiplerine dağılımını gösteren planın kura çekiminin ardından değiştirildiği ortaya çıktı. Isıtma ve elektrik donanımı tamamlanmadan hak sahiplerine teslim edilen kent merkezine oldukça uzak Hasanağa bölgesindeki toplu konutlar Bursa dışındaki kişilere bile pazarlandığı halde beklenen ilgiyi görmedi. Yıldırımda kestane ağaçlarının bulunduğu 3.derecede doğal sit alanı olan bölgede imar planı değiştirilerek yapılan villa tipi lüküs konutlar ise dar gelirlilerin ihtiyaçlarına dönük olmaktan uzaktı.
Velhasıl toplu konut ve kent meydanı fiyaskosunun ardından başka bir tanesi de bir süredir yapımı süren ve açılmasında pürüzler ortaya çıkan yeni Yaş Sebze ve Meyve Hali. Kent içinde kaldığı yoğun trafik ve çevre kirliliği yarattığı için çalışanlara ve çevredekilere kabir azabı yaşatan eski halin yerine geçecek Görükle beldesi civarındaki yeni halin Bursanın Gürsu ilçesinde kısa süre önce Ticaret ve Sanayi Bakanlığından aldığı ruhsatla faaliyete giren hal nedeniyle ilgiyi yeterince görmeyeceği de söyleniyor.
AKP ve Bursadaki kıyım politikası
Bursa Büyükşehir Belediyesinin personel politikasının ise AKP politikalarından farkı yok. AKPnin seçimlerde belediye başkanlıkları için aradığı yüksek okul mezunu olmak, dürüstlük, liyakat gibi kriterleri nedense daha sonra bizzat belediye başkanları tarafından Başbakanın kendi kadromu bal gibi atarım sözleri doğrultusunda değişti. Sağlık ve eğitim alanında binlerce atama yapıldı. Samsunda ve en son Eskişehirde gençlik ve spor müdürlüğü ile sağlık müdürlüğü il personel müdürlüğüne imamlar getirilmişti. Bursa basınında pek yankı bulmamasına rağmen Tüm-Bel-Sen Bursa Şubesinin açıklamasıyla Bursa Büyükşehir Belediyesinin garip uygulamaları da kamuoyuna yansıdı. Bir haberde Hikmet Şahin yönetimindeki belediye aleyhine belediye çalışanları tarafından atamalar ve görev yeri değişiklikleri nedeniyle 200ü aşkın dava açıldığı belirtiliyordu (Kent gazetesi 2 Ağustos 2007). Örneğin iletişim fakültesi mezunu Tamer Uysal, Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğünde görevliyken Hal Müdürlüğü binasına yollanmıştı. Uysala ise burada makbuz kestirildiğine işaret ediliyordu
Türkiyenin başta eğitim, sağlık gibi onca sorunu varken AKPnin uyguladığı ekonomi politikasıyla iç ve dış siyaset anlayışının ne kadar yanlış ve halkın yararına olmadığı açıktır. Siyasal ve sosyal rant üzerine kurulu popülist, Cüneyt Zapsular, Unakıtanlar, Offerlar, Alidibolar ve benzeri isimler üzerine kurulu politikaların geleceğe ilişkin hiçbir umut verici yanı bulunmamaktadır. AKP sadece muhafazakârlığı ve tüccarlığı ile övünmektedir. Türkiyede sıranın otoyollar, köprüler, barajlar, şeker fabrikalarına geldiği görülmektedir. Halkın sosyal güvenliğinden sonra onların toplumsal yaşam alanlarını kısıtlamak fütursuzluğun dik alası olacaktır.
Osmanlıya başkentlik yapan ve sahip olduğu anıtsal eserlerle Osmanlı tarihinin dibacesi addedilen Bursada, M.Kemal, 5 Şubat 1933te ünlü Bursa Nutkunu dile getirmiştir. M.Kemalin şu sözleri ise akıldan çıkarılmayacak anlamla doludur:
Bu ülke batının emperyalizminden doğunun da vicdan sömürüsünden kurtulursa ancak o zaman aydınlık günlere kavuşur.