KOCAÖNER

 

 

* Önceki sayıdan devam

Kendisi Sanayi Bakanlığı’nda Tahsisler Dairesi’nin Müdürü imiş. Hatta çantadan bir kartvizitini çıkardı bana verdi, baktım doğru. Bafa Gölü kenarındaki benim zeytinyağı fabrikamı Milas’tan gelirken görmüş. Etrafındaki zeytinlikleri de görünce etkilenmiş. Buraya modern bir zeytinyağı fabrikası kurmak ve zeytinyağı ihracatı ile meşgul olmam gerektiğini anlatmaya başladı.

Bakanlığın bu yönü ile tahsisler çıkardığını, yapacağı yardımın büyük olduğunu söyledi. Kendisinin Bakanlıkça görevlendirildiğini, Milas yöresinde anlayışlı insan ve yeterli alan bulamadığını, en iyi alanın benim fabrikam ve civarının olduğunu ballandıra ballandıra bana anlattı. Konuşmalarından ve davranışlarından etkilendim. Beraberce gidip geldiğimiz yerler oldu.

Hatta, fabrikamın bulunduğu alana gittik. Orada yapılması gerekli olan tadilat ve yapı yerlerinin nasıl olması yönünde bilgiler sundu. Didim ve Kuşadası’nda başka arkadaşlarda olduğu halde içkili yemeklerde bulunduk. Bir keresinde yemek parasını o ödedi. Sonsuz güven duygusu aşıladı.

Kredinin çıkarılması için, Ankara’daki bir bankaya para yatırılması gerektiğini, fabrika ve civarının tapu kayıt fotokopileri, vergi kayıtları, Ziraat ve Ticaret Odaları’ndan alınacak belgeleri de götüreceğini söyledi. Her şeyi hazırladık.

Ankara’ya gideceği gün, zarf içinde istediği paradan daha fazlasını kendisine verdim. Oğlum ile birlikte İzmir’e havaalanına gönderdim. Uçak biletini de alıverdik. Aradan bunca aylar geçti. Kendisinden hiç haber alamadım. Kredi de gelmedi. Sorup soruşturdum. Atladım Ankara’ya gittim. Meğer meslekten kovulmuş. Bakanlıkça da aranıyormuş. Durumum bu. Savcı Bey ben şimdi ne yapabilirim?” dedi.

Ömer Bey, bu adam senin hulus ve saffetinden yararlanmak suretiyle dolandırmış. Avukat AhmetGüçsav Bey dilekçeni yazıversin. Takip eder hakkında dava açılır cezalandırılır dedim.

- Savcı Bey senin bu dediklerini anlamadım “Hulus, saffet, dolandırıcılık ne demek ?”          

- Anlayacağın, seni aldatmış kandırmış dediğimde; Ömer Ağa ayağa kalktı, yan tarafa bıraktığı yerden bastonunu eline aldı, kapıya yönelirken,

- Savcı Bey, vazgeçtim. Ben Söke’de Ömer Ağa aldatılmış kandırılmış hele, dolandırılmış hiç dedirtmem. Bu anlattıklarım burada kalsın. dedi ve çıkıp gitti.

Meğer Ağalık kolay değilmiş…

Aradan kısa bir zaman geçmişti. Belediye binasının alt köşesinde, Pertev Bey’in bürosu vardı. Hemen karşısında pamukçu kızların heykelinin önünde Pertev Bey, Ferudun Bey ve Ömer Bey oturmuş koyu bir sohbet içinde idiler. Belediyenin güney kısmındaki Adliye Binasına gitmekte idim. Pertev Bey’in,

-  Savcı Bey buyur çayımızı içmez misin? daveti ile karşılaştım. Ret etmek mümkün değildir. Yanlarına gittiğimde hemen bir sandalye hazırladılar. Hoş sohbet sırasında Ömer Bey’in kahyası çıka geldi. Tarım Satış Kooperatifi’ne yatırılan pamukların çeki pusulalarını getirmiş. Pusuladaki miktarları bile bakmayan Ömer Ağa kahyasının elinden aldıklarını ceketinin iç cebine yerleştirirken,

- “Çek bir sandalye otur Mehmet Efe” dedi.

 Ben, onların konuşmalarından ziyade Kahya Mehmet Efe’nin bıyıklarını dikkat ediyordum. Kulak hizasından bile dışa taşıyordu. Keçi boynuzları gibi simsiyah. Boyanmış gibi parlıyor. Kolalamış gibi sert duruyordu.. Elinde de iri taneli, koyu sarı renkli tespihi var. Elini göğüs hizasına getirerek yarı eğilmiş vaziyette, 

- Selam büyük patronlarım diyerek sandalyeye oturdu. Kahyanın görüşüne göre, ben de maaşlı savcı olmama rağmen büyük patron olmuştum. İçimden gülümsedim. Ömer Ağa, kahyasını bizlerle tanıştırmadan,                           

- Mehmet Efe, senin bu pala bıyıklarından hanımın rahatsız olmuyor mu ?

-Rahatsız olacak avradın benim yanımda işi ne patron dedi.

Ömer Ağa gülümseyerek                        -         -  Mehmet Efe, gel seninle bir pazarlık yapalım. Bu bıyıklarını kesersen Söke Ovası’nda istediğin yerden sana yüz dönüm pamuk tarlasının tapusunu vereceğim. Ne dersin ?         

Bıyık laşarından hoşlanmadığını sezinlediğim Mehmet Efe, yerinden kalktı sert bir şekilde

- Patronum, sen benim bıyıklarımı karışma. Senin tarlalarının tümünü bıyıklarımın bir teli ile değişmem dedi ve kalkarak gitti.

Ömer Ağa, bizlere dönerek

- Paranın da hükmünün olmadığı yerler var. Pertev Bey sen bizim kahveleri söyle de eşekten düşmüş halden kurtulalım” dedi.

Hep beraber gülüştük.

-Biti-

Önceki ve Sonraki Yazılar