Kılıçdaroğlu’nu dinlerken

 

 


Kemal Kılıçdaroğlu; CHP’nin Grup Başkan Vekili. İstanbul milletvekili.


06 Aralık 2008 Tarihinde Kuşadası Düğün Salonu’nda bir konferans vermek ve Kuşadası Cumhuriyet Halk Evi’ni açmak için gelmişti.


Sayın Kılıçdaroğlu’nu, televizyonlarda izlemiştik. Bu kez görüşlerini doğrudan izleme olanağı bulduk. Uzun yıllar devlet hizmetinde bulunan Sayın Kılıçdaroğlu, dönen çarkın toplumu ne hale getirdiğini, karar vericilerin kimlerin lehine kararlar aldıklarını ve sonuçlarının toplumun tüm kesimlerini ne hale getirdiğini, herkesin anlayacağı şekilde anlattı.   


Ben sayın Kılıçdaroğlu’nu dinlerken, 5 Aralık günü 80 lira bayram harçlığı alabilmek için Hükümet Konağı önündeki kalabalığı düşündüm.


Mahşeri bir kalabalıktı. Ne oldu da böyle oldu?


Ülkemizin en verimli ovası olan Söke Ovası, artık çevresinde yaşayan yurttaşlarını demek ki doyuramıyor.


Ya da halkımız çalışıyor, çabalıyor, boşuna mı uğraşıyordu ?


Dökülen emeğin bir karşılığı yok muydu?


Yazın ova yıldır yıldır yanıyordu.


İnsanımız bütün yazını ovada geçirmişti. Ortaya çıkarılan ürünün bir değeri yok muydu? 


Alın terinin karşılığı yok muydu ?


Çok önceleri yoksul komşularına yemek götüren insanımız, yemeği saklayarak götürürdü. Kimseler görmesin, laf edilmesin, onuru kırılmasın diye.


Ya bugün ?


Artık her şey aleni hale gelmiş durumda.


Toplumun bu hale gelmesinden kimler sorumlu ?


Çiftçisini, esnafını, memurunu, işçisini, emeklisini üç beş kuruşa muhtaç duruma düşürenler kimler ?


İnsanlarımızın bu hale düşmesine sebep olanların sorumluluğu hiç mi yok?


İşte bütün mesele bu.


Var tabi.


Sayın Kılıçdaroğlu “Madem Demokrasi var. Demokrasilerde siyasetçinin de temiz olması gerekir. Demokrasi, temiz siyasetle yeşerir, gelişir ve serpilir. Siyaset yapan kişi ülke kaynaklarının nasıl kullanılacağına karar veren kişidir. Kimisi belediye başkanı, kimisi bakan, başbakan olarak kamu kaynaklarını kullanırlar. Yetkiyi de halktan alırlar. Temiz ellerde olmayan siyasette kirlenir.


Naylon fatura kullanmaktan yargılanan bir Maliye Bakanı tarafından yönetiliyoruz.


Bu Maliye Bakanı hakkında bir şey yapılabiliyor mu ?


Neden ?


DOKUNULMAZLIK var. Siyasetçi dokunulmazlık zırhını, yargılanmamak için kullanılıyor.


Beyanname vermediği ve kredi kartı borcunu ödeyemediği için hapse düşen, küçük esnafın suçu daha mı ağır ?  


Yine aynı kişi İzmir Foça’da bir yer alır. 15.600.000 liraya. (eski para).Aldığı bu yeri 18 ay sonra 1.260.000.000 liraya satar. Müthiş bir kar sağlar.Varın kazancının ne kadar olduğunu siz hesaplayın. Hangi ülkede böyle bir kar sağlanabilir. Ancak bu kişi kazancının bir kuruşunu bile vergi olarak vermez.


Maliye Bakanı herkes vergisini versin diyor. Ama kendisi vermiyor.


Siyasetin temiz ellere geçmesi gerekir.


Siyasi ahlakın ve etik değerlerinin korunması gerekir”   


Başka bir bakandan örnek veriyor.


“Enerji Bakanı, İsrail Enerji Bakanı ile bir otelde görüşüyor. Yapılan görüşme kimin adına yapılıyor. Devletin bakanı bir başka bakanla yaptığı görüşmelerin, devlet adına yapılmış ise kayıtlara geçmesi gerekmez mi Böyle bir şey yok. Daha sonra bu otelin masraşarı bir holding tarafından ödendiği ortaya çıkıyor. Demek ki yapılan görüşmelerin ne amaca hizmet ettiği de ortaya çıkmış oluyor.”  


Cumhuriyetin kuruluşu ile başlayan süreçte, ülke kalkınması için temel şartın üretimi arttırmakla mümkün olduğuna inananlar, kalkınmada % 7 lik bir başarı sağlamışlardır. Bu oran uzun yıllar devam etmiştir. Ülkede herkese iş ve aş sağlamak için bir tarafta eğitim çalışmalarına hız verilirken, ülkenin her tarafında fabrikalar yapılmıştır.


Cumhuriyetin ilk yılları onurlu ve temiz siyasetle kalkınması sağlanmıştır.


“Cumhuriyetin ilk yıllarında da yolsuzluğa karışan bakanlarla karşılaşıyoruz. Ancak o yıllarda yolsuzluğa karışan bakanların hepsi Yüce Divanda yargılanıp, ceza evine düşmüşlerdir.”


Elimizdeki gazetede bir sendikanın Kasım ayı geçinme endeksi yayınlanmış. Geçinme endeksine göre Açlık sınırı 816 ytl, yoksulluk sınırı 2251 ytl olarak tespit edilmiş. Asgari ücretle çalışanların aç gezdiği bir ülke. En çok zam gören ise doğal gaz. Kış gelirken yapılan zam bir fırsatçılık değil mi?  Doğal gaz borcu olanların borcu silinerek, vahşi bir yöntem uygulanarak borç dolaylı yoldan halka ödettirilme yoluna gidilmiştir.


“Bugüne kadar iktidara gelerek, devleti yöneten Siyasiler, seçildikten sonra ilk işleri ticari faaliyetlerden arınmak gibi bir uygulama içine girmişler. Ticaretten ellerini çekmişlerdir.


Ticaret-Siyaset ilişkisinden uzak kalmışlardır. Ancak AKP iktidarının Başbakanı mevcut  başbakanlık maaşı ile geçinemediğini öne sürerek, ticari faaliyetlerini sürdürmek için ŞİRKET kurma yönüne gitmiştir. 9.000 ytl ile geçinemediğini belirtmektedir. Ya halk ne yapsın sorusunu sormak gerekmez mi ?”


Ülkelerin siyasi yaşamında 6 yıllık süre az zaman değildir. 6 yıllık sürede toplumun hızla yoksullaştığı açıktır. Bu hükümet (3 Y) ile halka mesaj vererek, halktan onay almak için siyaset üretmiş. 5 yıl için onay almıştı. Yoksulluğu çözeceğiz. Yolsuzluğu önleyeceğiz. Yasakları kaldıracağız.


Bunların hangisi çözülmüştür ?


Yoksulluk hızla artmış.Mutlu bir azınlık oluşmuştur.


İnsanlar sadakaya muhtaç hale gelmiştir. Üç kuruşluk sadaka almak için birbirini ezmektedir.


Yolsuzluk tepelere kadar tırmanmış. Bu nedenle iki genel başkan yardımcısı istifa etmek zorunda kalmış.


Önceleri kar payı dağıtmak amacıyla kurulan şirketler halktan topladıkları paraları hortumlamışlar. fiimdi ise hayır sever vatandaşların verdiği yardımların geriye dönmesini önlemek için Deniz Feneri adı altında sözde yardım kurumları oluşturulmuş. Kimlerin bu organizasyonun içinde olduğunu görüyoruz ve görmeye devam edeceğiz.


“Siyasetin etik değerleri vardır. Ve onurlu şekilde yapılması gerekir.


Temiz toplum yaratmak için siyasetin ve siyasetçinin temiz ve güvenilir olması gerekmektedir. Kamunun kaynaklarını kullanma yetkisini ele geçirenler hesap verebilmelidir.


Bunun için;


Dokunulmazlıklar kalkmalıdır. Yolsuzluğa karışmış olan siyasilerin yargı yolu açılmalıdır.


Yargı da siyasi etkilerden uzak bir yapının oluşturulması gerekir. Yüksek Hakimler ve Savcılar Kuruluna Siyasilerin katılımı önlenmelidir.


Yargının bütçesi bağımsız olmalıdır. Harcamalarına kendileri karar vermelidir.”


“Yoksulluk kader değildir. Sosyal devlet, yoksulluğa çare bulmak zorundadır.”


Ancak uygulanan anlayış yoksulluğu sürdüren ve yoksulluktan medet uman bir yapıdır. Yaptığı sözüm ona yardımlarından siyasi çıkar umulmasından dolayı çözmek istememektedirler. Yoksulluk artıkça siyasi çıkarın artacağı düşünülmektedir.


“En son aldıkları bir kararla Emeklilerin belli bir oranda Milli gelirden aldıkları payı kaldırmışlardır. Hedefte Emekliler var. 8 milyon emeklinin aldığı üç kuruşa göz diktiler.


Pek çok emekli ilerlemiş yaşına rağmen ikinci iş, yapmak zorunda bırakılmıştır. Zaten emekliliğini yaşayamamaktadır. Bu şartlarda süründürülmek istemektedir.”


“Bu ülkedeki 8 milyon emeklinin, siyasi iktidara, gerekli cevabı vermesi gerekir.”


Sayın Kılıçdaroğlu, konuşmasını bu sözlerle bitirdi.


Siyaseti,çoluk çocuğuna, eşe dosta ve yandaşlarına rant kapısı olarak görenler, bir süre için başarılıymış gibi görülebilirler. Bu işleri gizli kapaklı yürütebilirler.


Bunu yapmak için her çeşit aracı kullanabilirler.Ancak hiçbir şey süreç içinde gizli kalmayacağına göre;bundan tüm kesimler zarar göreceği gibi en çok zarar gören de siyasetin kendisi ve onu uygulamaya çalışan siyasetçilerdir.


Temiz siyasetçi ve siyaset esas olmalıdır.     


Sayın Kılıçdaroğlu’na değerlendirmelerinden, tespitlerinden, bizleri aydınlatmasından ve başarılı çalışmalarından dolayı halkımız adına teşekkür eder, saygılar sunarız.


Saygılarımla.     

Önceki ve Sonraki Yazılar