FARUK HAKSAL
KAH GİDİ KAH KAH!...
Restoranlar, diskotekler, tüm eğlence yerleri her gün, her gece, vur patlasın çal oynasın...
Kafayı bulan piste fırlıyor, göbekler birbirine tokuşuyor kalabalıktan, karmaşadan, zevksizlik-niteliksizlik- kadirbilmezlikten...
Ama Türkiye'nin emperyalizme karşı kazandığı büyük zaferi kutlamak yasak!
Gerekçe;
- Terör, cenazeler ve duyulan "derin" üzüntü.
Kah gidi kah kah, gidi gidi kah Sayın Hükümet....
Sayın gıcır gıcır yeni bakanlar.
Esselamın/aleyküm haşmetli padişahımız, pek derin saygılar...
Bu ne grip şenliktir ve bu ne biçim yas?
Bu ne perhizdir ve bu ne biçim lahana turşusu?
Bu ısrarlı, bu bitmeyen, bu tükenmeyen kinin nedeni nedir?
Milli bayramlarımızla olan bu garip sorunun ve bu amansız hesaplaşmanın nedeni ne ola ki?
Ülkenin kurtuluşunu getiren bir büyük zaferin kutlamaları niçin her yıl başka başka sanal bahanelerle ortadan kaldırılır?
Peki, tamam, "kutlama" demeyin, "anma" deyin...
Zaten esas olan anmadır; hatırlamadır, geçen zamanın üstünü toza buladığı anlamı yeniden tazeleme, toplumsal farkındalığımızı geliştirmedir...
O büyük zaferi yaratan birlik/beraberlik ve ulusu koruma bilincinin neler yapabileceğini hatırlayıp, güç tazelemedir.
Bağımsızlık ülküsünün eskimiş bir dinozorluk değil, varlık nedenimizin en temel değeri olduğu gerçeğini yeniden keşfetme günüdür.
İşte zaten tam da bunun için yasaklanmaktadır milli bayramlarımız.
Dini bayramlarımızda tatiller uzundur, köprü geçişleri parasızdır, görkemlidir.
Ama sıra milli bayramlarımıza geldi mi... Durum vaziyeti meşkuktur!...
Ulusal bilinci askıya almak için her neden, yeni bir bahanedir.
Kulağınızın patlama sınırında gümbürdeyen müzik eşliğinde gücünüz yettiği kadar zıplayıp-tepinmek serbesttir.
Ve yılki bahanenin adı da, "terördür, şehitlerdir"...
Bu bir zeytinyağlı yaprak sarma, yalancı dolmadır...
Yerseniz...
Çiğneyip, yutup, hazmedebilirseniz...
İşte o zaman da ülke böyle olur.
Yoksulluk diz boyu, terör tavana kadar ve insanlık mezarlığın hemen bitişiğinde pinekler durur!