KADERİMİZ NE ZAMAN DEĞİŞECEK?
AK Partinin pazar günüAydında yaptığı temayül yoklamalarının yankıları, hala devam ediyor. İl genelindeki yöneticiler, milletvekili aday adayları ve parti mensupları, temayül yoklamasından çıkan sonuçları enine boyuna tartışmayı sürdürüyor. Özellikle ilin batısındaki teşkilatlar, elde edilen sonuçlardan şoke olmuşçasına, yaşanan olayları sorgulayıp tartışıyorlar.
Kimi, batı bölgelerindeki teşkilatların bir zaaf içinde bulunduklarını ve iyi organize olamadıklarını iddia ediyor.
Kimi doğudaki AK Parti Teşkilatlarının her seçim döneminde olduğu gibi, aralarında ittifaklar kurduğunu söylüyor.
Kimisi de cemaatların milletvekili aday belirlemelerinde etkin rol oynadıklarını iddia ediyor.
Bu şıkların hangisi doğru? Hangisi yanlış? Batı bölgesindeki teşkilatların iyi organize olmadıkları bir gerçek. Ancak bu sadece bugünün sorunu değil. Uzun yıllardan beri devam ediyor.
İlin doğusunda teşkilatların ittifak yaptıkları iddiası doğrudur. Bu daha önceden de belirttiğim gibi doğu bölgesinde eskiden beri yapılır. Eski dönemlerde herhangi bir olayda hep sol parmağı aranırdı. Şimdilerde ise cemaatları ağzımıza dolarız. Siyasi partilerin içine sızan cemaatler kimdir? Böyle birşey var mıdır? Yoksa bir komplo teorisi midir, nedir bilemiyorum.
Eh bilmediğim bir konuda yorum yapmanın ne alemi var. Onun için bu söylentileri bir kenara bıraksam iyi olacak.
Ancak şu ittifak konusu var ya, o gerçek. Yalnız AK Partinin son temayül yoklamasında değil, bütün seçim dönemlerinde, siyasi parti ayrımı yapmaksızın, yönetimler aralarında sağlam ittifaklar kurarlar. İlin batısında İncirliovadan başlayarak Kuşadası ve Didim çizgisine kadar uzanan bölge her dönem bu ittifakların dışında kalmıştır. Yani şunu demek istiyorum. Son gelişmeler, yalnız günümüze ait bir sonuç değil, çok partili demokrasiye geçtiğimiz 1946 yılından beri devam eden bir süreç...
Söke, 1950 yılına kadar meclise bir vekil bile gönderememişti. Sadece Cumhurbaşkanı İsmet İnönünün kontenjanından Nuri Göktepe üç dönem seçilmeden arka arkaya meclise girmiştir.
1950-54 arasında Demokrat Partiden Dr. Baki Öktem, arka arkaya iki kez meclise girmeyi başardı. 1957de yapılan milletvekili genel seçimleri öncesinde yapılan ön seçimde Dr. Baki Öktem listede ikinci sırayı almasına rağmen adaylığı, Adnan Menderes tarafından veto edildi. O günlerde Sökede büyük karışıklıklar yaşandı. Olayları yatıştırmak için dönemin Valisi Enver Saatçigil Basmacılar Caddesindeki DP Teşkilatına geldi. Polis, parti lokali önünde ve caddede bir süre nöbet tuttu. Ve o günlerde Söke ısrar etti. Başbakan Menderes, Hayır! dedi.
Menderes: Başka bir isim verin dedi.
İlçemiz eşrafından eski Belediye Başkanlarından Rıfkı Ulusoyun oğlu Av. Talat Ulusoyun adı genel merkeze gönderildi. Ama Menderes, yine Hayır! Olmaz dedi. Bu sefer genel merkeze Dr. Muzaffer Döşemecinin adı teklif edildi.
Her ne hikmetse Başbakan, yine Olmaz! dedi. Ama yeni bir adayın isminin verilmesini istedi. Çaresizlik içinde bulunan ilçe yönetimi, Nasıl olsa hep hayır diyor. Bu sefer parti katibinin adını verelim diye düşündü. Ama Menderes telgrafta Hasan Metin adını okuyunca, bir kez daha çileden çıkmış, almış telefonu Sökeyi aramış.
Bana bir daha isim vermeyin. Bundan böyle Sökenin adayı benim demiş.
Ancak Menderesin Sökeye karşı olan bu tavrı 27 Mayıs 1960 ihtilaline kadar devam etti. Oysa Söke Demokrat Partisi İlçe Teşkilatı, Aydında söz sahibi bir siyasi kuruluştu. Dr. Baki Öktemin Menderes tarafından veto edilme hadisesi o günlerde ilçede büyük karışıklıklara neden olmuştu. Yukarıda belirttiğim gibi Basmacılar Caddesinde bulunan parti binasının önü ve cadde Sökelilerle dolup taştı.
Sökenin kaderini sanki merhum Adnan Menderes çizmiş. 1960-80 yılları arasında sağ kesimden bir temsilci Ankaraya gönderilememiş. Söke Nahit Menteşe ve İsmet Sezginle yıllar içinde avunmuş durmuş. 12 Eylülden sonra sanki kaderimiz değişir gibi olmuş. 3 Kasım 1987 Milletvekili Genel Seçimlerihnde ANAP Genel Başkanı Turgut Özal tombaladan çeker gibi Mustafa Bozkurtu sürpriz şekilde kontenjan adayı yapıverdi. Aynı seçim döneminde ön seçimde birinci sırayı alan Hilmi Ziya Postacıda CHP adına katıldığı seçimlerde Bozkurt ile birlikte TBMMye girdiler. Bozkurtun bir iktidar mensubu olarak meclise girmesi, çok faydalı sonuçlar doğurdu. Hilmi Ziya Postacının da özellikle yeni devlet hastanesinin 1991 yılı yatırım bütçesine alınmasında büyük katkısı olmuştur.
Ancak muhalefet partilerinden meclise giden Sökeli vekillerin yatırımlar açısından ilçeye fazla bir katkıları olduğu söylenemez. İlçemizden meclise gönderdiğimiz son temsilcimiz ise Mehmet Semerci olmuştur. Şüphesiz ki, o da iyi niyetli bir vekildi. Ancak bir muhalefet milletvekilinden daha fazla ne beklenir ki?
Ve bir seçim daha gelip kapımıza dayandı. Gördüğünüz gibi Sökenin kaderini çok önceden çizenleri bir kez daha gördük. Bakalım bu makus talihimiz, yüzümüze ne zaman gülecek?