KADER YAZGI MI, YOKSA KADERE BİZ Mİ YÖN VERİYORUZ?

17 Temmuz Pazar akşamı TV haberlerini izliyorum;

“İstanbul’da meydana gelen trafik kazasında 1 kişi yaşamını yitirdi, 4 ağır yaralı var”

“Alanya’da otomobil uçuruma yuvarlandı”

“Konya’da kaza,1 kişi yaşamını yitirdi”

Sadece 1 günün kaza bilânçosu bu!

Ülke genelinde meydana gelen trafik kazalarında 24 kişi yaşamınım yitirdi, 73 kişi yaralandı.

21 yıllık meslek yaşamında yüzlerce ölümlü, yaralanmalı kaza haberine imza attım. Şunu da itiraf etmeliyim ki, kaza haberlerini mesleki zorunluluktan dolayı yapmak zorunda kaldım. Zira yaşananlara yüzeysel bakamıyor, çok etkileniyor ve üzülüyorum.

Trafik terörü nerede, ne zaman karşımıza çıkacak, tabiî ki bilemeyiz. Fakat kabul etmemiz gereken bir gerçek var ki, hepimiz her an trafik canavarı olabiliriz. İşte trafik canavarı olmamak için de öncelikle trafik kurallarına uymaya kendimizle başlamalıyız.

Zira ‘Kader’ dediğimiz yazgının kötü aktörleri olabiliriz.

Yazımın başlığında ifade ettiğim gibi, kendi kendime hep sormuşumdur; Kader Yazgı mı Yoksa Kadere Biz mi Yön Veriyoruz?

İnsanız ve doğamız gereği düşünüyoruz, “Acaba”larla kendimizce fikirler üretiyoruz.

Kendi kendime diyorum ki; Kader yazgı ise, o yazgı salisede milyonlarca kez değişiyor olmalı.

Neden ve nasıl mı?

Düşünün bir kere; Aydınlı bir genç Kuşadası’nda bir turistik tesiste çalışıyor ve İngiliz bir bayan turistle tanışıp evlenmeye karar veriyor... Düğün hazırlıkları başlıyor ve gençler evlenerek dünya evine giriyor. Çiftin çocukları dünyaya geliyor ve soy ağacı İngiltere’den Aydın’a doğru dallanıp budaklanıyor.

Bu madalyonun ön yüzü!

Şimdi madalyonun diğer yüzüne bakalım;

Yine aynı senaryo üzerinden gidiyorum...

Aydınlı genç ve İngiliz turist tanışıp evlenmeye karar veriyor, düğün hazırlıkları başlıyor, evleniyorlar ve Aydın’dan Kuşadası’na tatile gitmek için salondan ayrılıyorlar ve yola çıkıyorlar. Ancak çift yolda kaza geçiriyorlar ve İngiliz gelin yaşamını yitiriyor! Bununla birlikte senaryonun birinci şıkkında ters yüz oluyor. Yani İngiltere’den Aydın’a uzanacak olan o soy ağacı birden yok oluyor.

Bu senaryoları çoğaltabiliriz.

Malatyalı üniversite öğrencisi bir genç ile Aydınlı üniversite öğrencisi bir gencin yolu Ankara’da aynı üniversitede kesişiyor. Okullarını bitiriyor ve her ikisi de mesleklerine atılıp evlenmeye karar veriyorlar. Gelin Malatyalı, damat Aydınlı, düğünden sonra yerleşecekleri kent ise Kayseri.

Yani soy ağacı, Aydın, Malatya ve Kayseri arasında dallanıp budaklanacak. Çünkü bu çiftin çevresi bu üç ilde şekillenmeye başlayacak. Onlarında çocukları olacak ve başka ilerde evlenip, soy ağacını yaygınlaştıracaklar.

Bu madalyonun ön yüzü!!!

Ya bu gençlerde trafik kazası geçirir ve damat yaşamını yitirirse?

Soy ağacı maalesef oluşmadan bir anda yok oluyor.

Sizce de öğle değil mi?

Günümüzde artık olağan bir haber gözüyle bakılan trafik kazaları, aslında dünyanın soy ağacını salisede milyonlarca kez değiştirmiyor mu?

Kader yazgı mı, yazgı ise bu yazgının kötü aktörü olmak ister mi insan?

Ben kendi kadrimi yaşamak istiyorum!!!

Lütfen sizde kendi kaderiniz kadar, başkalarının kaderini de düşünün ve hata yapmayın.

Soy ağacı, bırakın kendi kaderi ekseninde dallanıp budaklansın!

İnsanım ve doğam gereği düşünüyorum! Bu düşünce ve tespitlerde bana ait.

“Hayır, Ölmez tespitin de yanılıyorsun” diye düşünebilirsiniz, bende saygı duyarım…

Önceki ve Sonraki Yazılar