İşsizlik çığ gibi büyüyor!

 

 

Dünyada globalleşmeyi en sonunda çalışma hayatında da gördük.

Globalleşme diyerek dünya ülkelerinin birbirlerine yaklaştığını hatta bazı ülkelerin birleştiğini ballandıra ballandıra anlatmıştık.

Avrupa da ki ülkelerin AB adı altında birleşmelerini de örnek olarak göstermiş, geleceğin savaşsız, korkusuz ve barış içinde geçeceği mesajını vermiştik.

Ama olanlar oldu işte.

ABD nin doymak bilmediği hırsları yüzünden  üstünlük aşkı ile yakıcı ve yıkıcı üretimini sonucunda geri dönüştürülemeyen sermayenin etkilere 9.9 şiddetinde vurmaya başladı

Amerika’da yayılan kriz sonunda “bize bir şey olmaz” diyen, bizim yönetimi de tam on ikiden vurdu.

İMF ye ihtiyacımız yok, isterse biz  İMF ye  yardım ederiz mantığını gündeme sokanlar IMF ille yaptıkları anlaşma ile tam bir yenilgi içerisine düşmüş olmadılar mı?

Hafta içindeki dünya haberlerinde dünyanın önemli bankaları binlerce çalışanının çalışmalarına son verdiğini yazdı.

Türkiye’mizde de global olmanın sonucunu  gördük.

Özelleştirme adı ile yabancı bankalara satılan bankalarımızda da işten çıkarılmalar yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başladı.

Son tespitlere göre ise, Türkiye’de  son bir ay içinde 250 bin kişi işten çıkarıldı.

Anlayacağımız zaten sıfırları bol olan işsizlik  sayısı iki buçuk milyonu buldu.

Özellikle 2001 yılında yaşadığımız krizin sonucunda yapılan borçlanmalar 100 yılın en büyük yıkımı olmuştu.

Bu yıllarda da işsiz ordusunda gözle görülür bir şekilde kendini belli etmişti.

Hatta ekonomiyi sırtlayan sektörlerde %70 lere varan azalmalar yaşanmıştı.

Şimdi o krizi atlatamadan yaşanan bu global kriz bir çok fabrikaların kapanmasına ve çalışanların işsiz kalmasına sebep olmaktadır. 

Kasım 2008’de yurtiçi otomobil satışları geçen yılın aynı ayına göre %40 geriledi ve tüketici güven endeksi çok sert bir düşüşle dip yaparak 74.2’ye düştü. İşsizlik rakamlarındaki artış ciddi boyutlarda. (tarım dışı işsizlik %12.7) Bütün indikatörler ve beklentiler tüketimin azalacağı, ekonominin daralacağı yönünde.

Dolayısı ile de işsizliğin daha da artacağı yönünde.

İMKB de gerilemeler jet hızı ile olmasa da sindirte sindire aşağılara çekilmekte olduğunu görüyoruz. 

Bankalarda kredi kartlarına borçlanmalar ise her gün artmakta.

Hele bu kriz yaklaşan Kurban Bayramı arifesinde olmadı Türkiye’yi daha da etkileyeceği, hatta sallayacağı bilinmelidir. 

İşsiz sayısı Ağustos 2008 döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre 207 bin kişi artarak 2 milyon 439 bin kişiye yükseldi. İşsizlik oranı ise yüzde 9.8’e çıktı. İşsizlik oranı ise 0.6 puanlık artışla yüzde 9.8 oldu. İşsizlik oranı kentsel yerlerde 0.4 puanlık artışla yüzde 12, kırsal yerlerde ise 0.7 puanlık artışla yüzde 6.3 oldu. Genç nüfusta işsizlik yüzde 19.1 olarak hesaplandı. Tarım dışı işsizlik 0.8 puanlık artışla yüzde 12.7’ye çıktı.

Anlayacağımız işsiz ordumuz çığ gibi büyüyor.

Dün 225 bin kişi işsiz kalırken ülke genelinde bu sayı 6 milyona yaklaştı.

Hani derler ya atalarımız;

Acın halimden toklar ne anlar.

İşsizin halinden zenginler, gecelerde on binleri yiyenler, beş yıldızlı otelleri mesken tutanlar, evlerinin önünde torunlarının dahi arabalarını hazır tutanlar.

Kurban Bayramını bilmem hangi ülkenin hangi bölgesinde hangi on beşliklerle geçirmeyi düşleyenler, ne bilir işsizin halinden.

SEÇİMLER YAKLAŞTI MI?

Sabah Erken saat:

İhtiyar kadın, elinde bakkaldan aldığı poşetle atlaya, zıplaya ayağındaki parçalanmış pabuçla yürümeye çalışıyor.

Az ilerisinde üst üste yığılmış borular, dağ gibi oluşturulmuş toprak, trafiğe kapatılmış çamur deryası yol.

Evine yetişecek nine. Kahvaltı hazırlamış, torununu işe yollayacak.

Akşam iş dönüşü;

Yine kazılmış yollar.

Sırtında kömür torbasını yüklenmiş, elinde eskimeye yüz tutmuş çantası.

Koltuk altı boş kalmasın diye de bir ekmek sıkıştırmış.

Çamura dalıp çıkan ayakkabılarından, çamur olmasın diye kıvırdığı pantolonun paçalarını kıskanıyor birde.

Eve geldiğinde nefesi kesilecek gibi, geri dönmek istemiyor. Aldığı ikinci kömür torbasını getirtesi bile yok yorgunlukta.

Çaresiz boynu bükük, yola devam.

GECE ORTASI,

Bir feryat bir figan.

Bütün mahalleli pencerelerde.Meraklı gözler, Kim kime ne olmuş?

Yan yatmış bir Reno otomobil.

Belediyeye destanlar yazan sürücü.

“istemiyoruz, ne başbakan, ne bakan, ne de belediye başkanı. Seçim de istemiyoruz” diye bas bağıran genç bir vatandaş.

Seçim zamanının yaklaştığı belli oluyor her halinden, benim bu güzel ülkemde ve bu güzel insanlarımın arasında.

Ama böyle ucuz bir siyasetin olduğunu da ancak bu güzel ülkemde görüyorum. Hemde bu güzel insanlarıma layık gibi. Yazık.. yazık. Seçimler mi yaklaştı ne?

Hergün televizyon ekranlarında. 

TÜRBANLAŞTIK…?

CHP ye türbanlı üyeler katıldı ve Genel başkanları Deniz Baykal  parti rozetlerini  bir törenle basının önünde taktı.

Hani İran olmayacaktık.

Atatürk’ün partisinde de bu değişim oluyorsa…

Yakınmaya gerek yok, bir birimizi yemeye de…

Ani rahmetli annemin taktığı başörtüsü?

Hani o incecik elleri ile işlediği yemenisi?

Türbanlaştık artık.

Önceki ve Sonraki Yazılar