ABDULLAH ZİYA KABAK
İNSAN HAKLARI MI, ARAÇ HAKLARI MI ÜSTÜN?
Tarih 7 Eylül 2011 Çarşamba. Yer, Değirmen Caddesi Dilek Sokak ve Ege Sokak. Orada bulunan bir esnaf dükkânında, bir vatandaş kalp krizi geçirmektedir. Mekân sahibi telaş içinde ailesine telefon ederek duyurmaya çalışmaktadır. Kimsenin ilgilenmediği gibi, orada bulunan araç sahipleri araçlarını alma lütfünde bulunmadılar.
Dakikalar ilerliyordu. Hasta, kendinden geçmiş vaziyette sandalye üzerinde oturuyordu. Mekân sahibi, zor olsa da hastanın ailesine ulaştı. Gereğini söyledikten sonra ambülâns çağrıldı. Kıssa zaman içinde ambülâns geldi. O esnada hasta yakınları da geldiler. Ambülânsın siren sesinden ortam meraklı vatandaşlarla doldu. Ne var ki Ambülâns, yolu tıkayan araçlardan hastaya yaklaşamıyordu. İşte o an bütün sözün bittiği andı. Ne insan hakları, ne devlet kuralları, ne de hastanın hakları vardı. Orada sadece araçların üstün hakları vardı. Neticede hastayı kargatulumba araçların arasında geçirerek ambülânsa bindirdiler ve hastaneye götürdüler!
Bu tür yaşantılar, Sökenin hemen hemen her caddesinde ve her sokağında olmaktadır. Öte yandan, araç sürücüleri, geçişlerde yayalara hakaretlerde bulundukları söylenmektedir.
Söke halkı, bu gibi kötü muameleye layık değildir olamaz da.
Söke halkı, mülkiye amiri sayın kaymakamdan, sayın belediye başkanından, sayın emniyet müdüründen, trafik kurallarını işleterek, yayaların haklarını korumasını istiyorlar.