ŞEREF PINARBAŞI
İNÖNÜ-ECEVİT-KILIÇDAROĞLU ve EĞİTİM
İsmet İnönü İstanbulda fakülte okumaya giden oğlu Ömere, bir mektubunda şunları yazmaktadır; Ömer; ben mahrumiyet içinde büyüyüp okuduğum için, amaçlarıma ulaşmada, zor yollardan çalışarak geçtim. O zorluklar beni güçlendirdi. Şimdi senin olanakların çok. Eğer kendini bu olanaklardan mahrum bırakmazsan, güçlü bir insan olamazsın. Hayatında bocalamalarla geçer.
İsmet İnönü.
Mektubun özeti bu. İnönünün yaşam anlayışı ve eğitimde geldiği mesafeyi sergilemesi açısından oldukça ilginç.
Eğitim konusunda Dünya Filozofu B. Russal söylediği şu iki cümleye dikkatinizi çekmek istiyorum.
1- Bilgiye ulaşmada çocuğa kolay yol düşündürülmemelidir.
2- Bir kişiye doğru beceriler verin, o erdemli olacaktır; yanlış tür beceriler verin, ya da hiçbir beceri vermeyin o kötü bir kişi olacaktır B.Russal.
.
Çağdaş Eğitim kavramının eğitimi tanımlayışı da şöyle;
<<Eğitim fikir ya da inanç aşılama olayı değil, çocuğun bağımsız yargı yeteneğini geliştirme olayıdır.>>
Görüldüğü gibi İnönü ve Russal Çağdaş eğitim anlayışında ortaklaşmışlardır.
Bu anlamda Ecevit ve Kılıçdaroğluna baktığımızda; her ikisi de 100 gram ekmeğin kendilerini doyurduğuna inanmış, demokratik yapı içinde gene de cesurca davranışlarıyla ilerlemede bedensel ve zihinsel beceri sahibi insanlar olduğunu görüyoruz.
Bu iki insanımız, ekonomik, kültürel ve politika doyuma ulaşmış, demokratik bir yapıyla halkına yalan söylemeden, değişimi yapabileceklerine inanarak davranış oluşturmaktadırlar.
Nitekim Ecevit ne para ve mal hırsı, ne de itibar hırsına yenik düşmeden ömrünü tamamlamıştır.
Fakültenin 3. sınıfında ayrıldığı ve bir diploma alma imkanı elinde olduğu halde, (Cumhurbaşkanı olmak için fakülte diploması gerekir), babasının evini de bir yoksula bağışlayıp kendi maaşı ile oran da bir kooperatiften yıllarca aylık ödeyerek elde ettiği evinden başkasını ellerinin tersi ile iterek doyumlu olduğunu göstermiştir.
Şimdi benzeri şekilde <<Ben zengin olmayacağım, çocuklarım zengin olmayacak, yandaşlarıma peşkeş çektirmeyeceğim, halkım zengin olacak diyerek yine doyumlu bir insan Kılıçdaroğlunu görüyoruz.
Dahası; hak ettiği halde <<oğlum Kerem bedelli değil askerliğini kıtaya giderek yapacaktır, diyen Mümtaz Soysaldan sonra ikinci insandır.
Bir diğer yönden tekelinde olan şeyleri, arkasından gelen beceri sahibi dürüst insanlara devretmede, sakınca görmeyen, Sezarın hakkını Sezara veren politika da doyumlu insanlardır.
İnönünün Atatürk için söylediği şu cümle bu anlamda önemlidir.
<< Atatürk gördüğü engeli çiğneyip geçen bir devrimcidir. Ben ise o engeli eriterek geçmeye çalışan bir evrimciyimdir.>> diyerek tevazu gösteren ender insanlardan biridir.
Bütün kozlar elinde olduğu halde, ülkesini çok partili hayata geçirmede, dünyadaki tek lider örneğidir. Kendi iktidarını Ecevite devrederken de aynı zihni yapılanmanın sonucudur.
Ben şahsen Cumhuriyetin bu 4 liderinin (Atatürk, İnönü, Ecevit ve Kılıçdaroğlu ) dışındaki insanların hepsinin ekonomik, kültürel ve politik olarak açlığını gideremeyerek; para, mal ve itibar hırsı peşinde olduklarını düşünüyor ve görüyorum.
Ekonomik, kültürel ve politik açıdan %76lara varan bir bağımlılık durumu ancak ve ancak korkusuz bir özgürlük içinde yetişen doyumlu çocuklar ve gençler eli ile yarılacaktır. Kurtuluş sağlanacaktır.