İnanmayanların burada işi ne?
İnsanların sonuna kadar inandıkları ve savundukları üç önemli unsur vardır. 1- Dini 2- Ailesi 3- İdealleri Bu saydığım üç unsurun içinden bir tanesinin kopması halinde, boşu boşa yaşanmış bir hayatı seçmiş olursunuz. İnsanlar için din kavramı çok önemlidir. Dini kavramlar, birleştirici ve yapıcı kaynaştırmaları ile insanları bir birine yakınlaştırır ve dostluk köprülerini pekiştirir. Kestirmeden açıklarsak böyledir. Aile canlılar için vazgeçilemeyecek bir olgudur. Aile dayanışma, paylaşım ve var olmak demektir. Aile, bireylerin birbirine sonsuz ve menfaatsiz desteği demektir. İdealler ise, fertlerin gelecekten beklentiler demektir ki, kişi bu ideallerini gerçekleştirebilmek için gerektiğinde bütün ömrünü verir. İdealsiz bir hayat düşünülemez. İdeal çizilen yürüyüş çizgisidir. İdeal beyinde oluşturulan çağdaş bir kaynaktır. Nasıl kaynak suyunun rengini, kokusunu, tadını ebedi değiştiremezsiniz, ideali de değiştiremezsiniz. Zaten hayatta hiç beklentisi olmayan insanların da idealleri olamaz. İnsanlar idealleri ile yaşar. İdealler ise, fikirleri, düsturları ve misyonları yaratır. Misyonunu seçmeyen hiçbir kurum ve kuruluş görebilir misiniz? Partilerde böyledir. Belirli misyonu bulunan teşkilatlardır. Parti misyonunu özümseyerek benimseyen ve parti ailesine katılan kişilerde, bu ailenin bir ferdidir. Türk örf ve ananelerinde fertlerin görevi de, yıpranan, yıpratılan, başarısız olan çatıyı vereceği destek ile sağlamlaştırmak ve hayatta tutmaktır. Dolayısı ile başarısızlıkların üstünden gelebilmektir. Şu anda da DPnin durumu budur. Seçim çalışmalarında parti çatısı altında çalışma yapmaktan kaçınanlar, şimdi istifalar ediliyor diye birtakım dedikodular çıkarmaktadırlar. Düşen garibana vuran çok olurmuş. Demokrat Parti seçimlerde yapmış olduğu yanlış siyasetinin mahkumu olmuştur. Bu yüzden yanlış yapanlar yerlerini daha iyi yapacaklara devrederek misyonun ilerlemesini sağlamalıdırlar. Bu da inançla olur. Belli ki, parti iyi iken çatı altına koşarak gelenler, demek ki misyona tam inanmayan kimselermiş. Komşunun iyi zamanında herkes bulunur. Ama en iyi olanı da komşunun kötü gününde onun yanında olmaktır. Geminin batmasını umanlar ve ilk önce denize atlayanlar fareler olmuştur. İşte şu anda onları görür gibiyim. DP Genel Başkanını mı arıyor? DP kurmaylarının bir başka kaynak içerisinde bulunan minerallerden başkan araması çok mantıksız bir yaklaşımdır. Kendini tekrar seçileceğinin yüz binler kere bildiği halde siyasetten soğuyanların farklı düşünceleri olabilir. Nitekim de ben böyle düşünüyorum. Bu değerli insanın farklı düşünceleri herhangi bir siyasi parti başkanlığı değildir. Hele hele, DP Genel Başkanlığı hiç değildir. O kişinin hedefi ; 1. Cumhurbaşkanlığıdır. Cumhurbaşkanlığında sivil hayatta bir başkan aranıyorsa ve bu konu uzlaşı ile yapılacaksa bundan güzel bir fırsat olabilir mi? Hem de yakışır. 2. Yeni ve sivil bir anayasa taslağının hazırlandığı gündeme gelmiştir. Bu anayasa taslağında değişikliğe uğrayacak maddelerin başında Cumhurbaşkanlığı yetki ve sorumlulukları, YÖK Başkanlığı, yüksek yargı organlarının seçimi vs. vardır. DP kurmaylarının düyündüğü sayın zatın ikinci hedefi ve tabiî ki partisinin ilk hedefi, YÖK Başkanlığının ve YÖK yetkilerinin değiştirilmesidir. Şu anda adı geçen sayın kişinin de Prof. ünvanı ile bir üniversitede görev alması, YÖK Başkanlığına aday olmasını engellememektedir. Dolayısı ile iktidardaki siyasi yönetimin yukarıda önemsediğin ideal ve misyonuna adım adım yaklaştığının bir göstergesi olamaz mı? YÖK Başkanlığına da her şeyi ile uyan bu güzel insanın gelmesine kimse itiraz edemez düşüncesindeyim. Onun için sayın DP kurmayları, kendi içlerinde Genel Başkan aramalılardır. Bence de Genel Başkan hazırdır. Eğer Sayın Ağar, istifasının devamında kararlı ise. Yok, yapılacak Genel Kurulda yeniden başkanlığa aday olacaksa, Genel Başkanlık sayın AĞARın hakkıdır. Çünkü, Demokrat parti yattı ise, yattığı yerden kaldırmakta, sayın Genel Başkan AĞARın görevidir. Eğer bir parti içerisinde, hezimetin ardından istifalar geliyorsa, bu misyona inanmamanın neticesinde oluyor demektir. Öyleyse inanmayanların buralarda ne işi olabilir. Herkes inandığı yerlere gitsin. Suları daha fazla bulandırmanın kimseye faydası yoktur.