Birçok ilçelerde, kaymakamlık binalarının giriş kapısında “Hükümet” veya “Hükümet Konağı” yazılı levhalar vardır. Ben bunları yadırgıyorum. Bazen şöyle düşünüyorum: “Hükümet’in konağı olur mu?”  

Ankara, başkentimiz. Söz konusu hükümet taşrada değil, merkezde yani Ankara’da!.. Ankara’da da, “Hükümet Konağı” diye bir bina var mı, yok mu? doğrusu bunu da bilmiyorum. Hükümet, genelde kabine üyeleri Başbakanlık Binası’nda toplanırlar. Orada hükümetin toplandığı bir salon vardır. Nahit Menteşe’nin başbakan yardımcısı olduğu dönemde bu kabine toplantı salonunu görmüştüm.

Bakanlıkların kapısında “TC. Başbakanlık”, “T.C. Milli Eğitim Bakanlığı’”, “T.C. İçişleri Bakanlığı” gibi tanıtıcı levhalar bulunur. Ama hiçbirinde “Hükümet” sözcüğü geçmez.

Gelelim illere. “T.C. Aydın Valiliği Söke Kaymakamlığı” mı? Yoksa “T.C. İçişleri Bakanlığı- Aydın Valiliği- Didim Kaymakamlığı” mı?

Bunları gösteren bir yasa, bir yönetmelik yok mu? Elbette olmalı. Olmasa kargaşa daha doğrusu bir düzensizlik çıkar.

Eskiden sevk kağıtlarında “Hükümet Doktoru” gibi deyimler vardı.

Başımdan geçen bir anımı anlatayım.

Afyon Dinar’da görev yaparken hasta olmuştum. Gece hastaneye götürmüşler. Hastane başhekimi, Ali Tatçı ilk müdehaleyi yapıyor, tedavi için devlet hastanesine yatırıyor. Bir hafta tedavi oldum. Taburcu olurken, 15 günlük yatış tarihimden itibaren rapor verdi. Ben de bu raporu idareye verdim. O zamanlar ilçelerde İlköğretim Müdürlükleri vardı.

İlköğretim Müdürü bana “geçmiş olsun” dan sonra;

, Hocam, ya hükümet doktorundan sevk yaptırıp yenilet, ya da aynı tarihler arasını kapsayan bir raporu hükümet tabibinden al. Yoksa rapor geçerli olmaz.

Ben şaşırdım. Suçum, sabah saat 10.00’u bekleyip, hükümet doktorundan sevk alıp gidecekmişim. Ya, o saate kadar ölürsem, çektiğim acı canımı yaksa ne olacak?

Öleceksen öl, sanki senin ölümün kimin umurunda!..

Hükümet doktoruna gittim. Durumu anlattım.

Bu kez doktor:

- Hocam, ben uzman hekim değilim ki. Bu müdehaleye ve tedaviye yetkim yok. Hem bu raporu devlet hastanesi ve devletin uzman doktoru vermiş. Ben de o da devletin doktoruyuz. Özel bir doktor raporu olsa, o zaman belki, ama şimdi devlet hastanesi hükümetin değil mi? Ya da ben, devletin değil de, hükümetin mi doktoruyum? Dur, İlköğretim Müdürü’ne telefon edeyim.

Telefon etti, birçok şey konuştu. Karşı taraf ne dediyse, başını sallayıp telefonu kapadı.

Bana dönüp:

- Hocam bir tarihsiz sevk kağıdı al, gel.

Alıp götürdüm. Adam raporu yeni sevk kağıdına kayıt etti. Götürüp hastanede yeniden düzenlettim.

Şimdi rahmetli olan Ali Bey:

- Vay benim insanıma. Devletin mi, hükümetin mi? onu bile bilmiyoruz.!..

Ben ona gülerek dedim ki,

- Bunu bilmeyecek ne var? Siz devletin doktoru, ben hükümetin öğretmeniyim. Hükümet doktoru bu raporu verse sorun yok. Ama devletin doktoru verse sorun var. İyi de baki olan devlet değil mi? Hükümet devletin yürütme kolu değil mi?

Doğrusu ben, hala bu “Hükümet Konağı”, “Hükümet Doktoru”, “Hükümet Konseri” deyimlerini tam anlamış değilim. Otuz yıl devlet memurluğu yaptım da, birgün bile “Hükümet Öğretmeni” olamadım!..

Bir de “Çağ atladık” diyoruz. Bizim çağ mağ atladığımız yok. Biz hala “Hükümet Konağı” mı, “Kaymakamlık Makamı” mı ayrımında ip atlayıp duruyoruz.

Çağ atlamak nerde, bir neredeyiz?

Hükümet sırtını sanayicilere, kobilere, bankalara, holdinglere, zincirli mağazalara, IMF’ye dayamış onlarla uçarken, halk, esnaf, çiftçi, küçük sanayici ölmemek, ayakta kalabilmek için kendilerini parçalıyor. Varsın parçalasın.

Sanki kimin umurunda!..

“Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir!”

Hükümetler, verene bakar, alana değil. Ama devlet, verene de, alana da bakmak zorundadır. Sosyal devletin ana görevi budur.

Bazı illerde hala “vilayet” bazı illerde “Hükümet” bazı illerde ise “T.C. İçişleri Bakanlığı - Kars İli Valiliği” yazıyor.

Biz hangisini doğru sayıp yazışmalarda kullanacağız?

Aydın Valiliği önünde Hükümet yazıyor.

Söke Kaymakamlığı önünde de “Hükümet” yazıyor.

Doğrusu ne bilmiyoruz.

Sayın Valimin bunu doğrusu ile düzelttireceğini umuyoruz.

Saygılarımla.