HOŞ BULURUZ İNŞALLAH...

Kürkçü dükkânına kala kala 300 kilometre kaldı...
Her ne kadar tilki ile bir benzerliğimiz yoksa da yarın bitiyor bu güzel tatil-rüyası...
Sabahın erken saatlerinde uyanacağız rüyamızdan:
-    Tatile son, çalışmaya devam.
Ne zamana kadar?
Her halde canımız çıkana dek.
Öyle bir meslek seçmişiz ki, âlemin derdi, her bir yanımızı geriyor.
Bunun adına bazıları [ben dahil] sorumluluk, diyor...
Bir avukat olarak size başvurup, derdini döken insanların sorunları ile yatıp, sıkıntısı ile kalkmak bu sorumluluğun ta kendisi; zorunlu sonucu bence.
Mesleğin en başlarındayken büyüklerimiz nasihat ederlerdi:
-     Size gelen iş ile özdeşleşmeyin; sorunlara teknik bakın, profesyonel olun.
Olamadık.
Teknik baktık.
Ama âlemin derdi ile hem/hal olmaktan vazgeçemedik.
İşte ortaya çıkan yoğun yorgunluğun bir nedeni de bu "amatörlük" sanıyorum.
Amatörlük sözcüğünü niçin tırnak içine aldım, onun da hesabını vereyim.
Meslekteki çoğunluk bu tutumu amatörlük olarak görüyor.
Ama ben, bu tutumu vazgeçilmesi mümkün olmayan bir insanlık örneği olarak görüyorum.
İnsanların dertlerine gösterilen sıcak ilgiyi amatörlük olarak nitelemeyi içime sindiremiyorum.
Dolayısıyla amatör sözcüğünü tırnak içine hapsediyor, tutukluyorum.
Yorulabiliriz, daha daha çok yorulabiliriz.
Ama dinlenmek de var.
Evet... Neyse ki, dinlendik. Sırt üstü yattık çamların altında, bolca şarap içtik. Yüzdük.
Fenerbahçe'nin 0 - 0'ına üzüldük.
Sonra 0 - 3'e kahrolduk...
Şimdi 300 kilometre var Türkiye hududuna.
Ha babam basıyoruz gaza; geldik sayılır; geliyoruz...
Hoş geldik...
Hoş buluruz, hoş oluruz, inşallah.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar