HALK GÜNÜ!!!

HALK GÜNÜ!!!

"Toyran'ın Çerçiçoğlu'nu kötülemeye çalışması, bir çocuğun annesini kötülemesi gibi bir şey".

Halk günü yapmak siyasi açıdan baktığımızda kulağa çok hoş geliyor.
Halkın dertlerini anlattığı bir gün. Sıkıntıların yerine getirildiği bir gün.
Şöyle kalabalık bir salonda, büyük katılımlı bir organizayon düşünüyor insan.
Proje düzgün ama koordinasyon iyi olacak.
Toyran'ın halk gününe baktığımızda görünürde bir salon yok. Görünürde olan kendi odası.
Odada yaklaşık 20 kişi ve 18 kişisi daire müdürü ve amacına ulaşmamış bir toplantı olarak
yorumlanabilir.
Parti, örgüt olmadan, halk olmadan, ekip olmadan bu işler olmaz.
Toyran'da örgüt var mı?
Şimdi Toyran'a "örgüt" deseniz "yasa dışı" diye cevap bile vermez.
Onlar teşkilat sözünü kullanırlar.
Örgüt itici gelir böyle kaymak takımına.
Neyse!
Örgüt ile alâkası yok.
Halk desen o da yok.
Ekip var mı?
Kesinlikle ne ekip ne de ekip ruhu var.
Ekip olamadığını, ekip ruhuna sahip olmadığını Aydın Büyükşehir Meclisinde gördük.
Ekip ile hareket etmedi. Ekibinden ayrı düştü bunun da kendisine yediremedi.
Kendi adamlarına "ekip arkadaşları" için "hain" dedirtti.
"Sırtımdan vurdular" dedirtti.
Bunu Söke gördü.
Sonra "ekip arkadaşları"  Toyran'ın asıl  adamlarına "kıfayetsiz muhteris" dedi.
Söke bir hafta boyunca bu sözü araştırdı.
Sonra öğrendi ki; bu kişilere yakıştırılacak en güzel kelime özenle seçilmiş.
Peki Toyran'ın kendince "adamlarım" dediği kimler?
As kadro!
Mustafa Toyran: Ekibin beyni, gizli santrafor, saman altından giden su gibi.
Ali Sarayköylü: Basın ayağına bakıyormuş. Ama ne ayak olduğunu bugüne kadar çözen olmadı. 2014 yerel seçimleri için meclis aday listesi hazırlanırken Abdullah Arıcı, Levent Tuna ve Yasemin Gürsoy'un meclis üyesi olmasını istememişti. Zamanında Abdullah Arıcı için "koca kafalı" yakıştırmasında bulunmuştu. Gelen tepkiler üzerine "benim kafam ondan daha kocaman" diyerek konuyu kapatmaya çalışmıştı.
Fahri Sivrioğlu: Gorbaçov Fahri. Süleyman Toyran "beyaz" diye konuya girer ama Fahri Sivrioğlu, "bu siyah" diye keser ve konu zifiri kara olarak tamamlanır. Eğer kapısına bir dert için gidecekseniz size şöyle bakacaktır. "Yine ne isteyecek acaba?" Sizi gördüğü andan itibaren kafasında "hayır" fikri çoktan oluşmuştur.
Süleyman Çakmak: Toyran'ın aynı apartmandan en güvendiği alt komşusu. Belediyede de altına aldı. Odası ikinci katta. Özlem Çerçioğlu'na karşı yürütülen yıpratma operasyonlarının başındaki isim. Toyran'ın; Çerçioğlu ile ilgili olumsuz propaganda yaptığı genel merkez tarafından öğrenilirse, "ben Süleyman değil, bu süleyman" diyeceği kurtarıcı kişisi.
Yancılar!
Hüsamettin Yaman: "Atatürk" diye isim takmışlar. Göçmen olduğu için Yenidoğan mahallesindeki göçmen kitlesini partiye taşımak üzere görev almış ancak tam tersine istifalar gelmiş. Ancak ekibin maskotu. Herkesin neşe kaynağı.
Haluk Kutlay: Mandrake Haluk. Belediye başkan yardımcılığı isteği yerine getirilmeyince azıcık muhalif olmuştu. Ancak Ticaret Odası'nda beklenmedik başkanlık durumu kendisin Toyran'ın adamları içinde olmasını sağladı. Toyran'a göre el bombası ama yapacağı bir şey yok. Yakınında durması lazım. Mandrake lakabı nedeni sürekli top sakal bırakmasında dolayı.
Yusuf Yaya: Grubun en yeni üyesi. Alışma döneminde. Toyran ile arasındaki samimiyeti çözülmedi.
Süleyman Toyran: Belediye başkanı. Ancak; halkın kendisine vermiş olduğu yetkiyi kullanamamakla ünsüz kişi. CHP'li başkan olup, AK Parti toplantılarına katılan kişi. Çerçioğlu ile el ele seçime girip, sonra onu genel merkeze şikayet etmeye kalkışan kişi. Çerçioğlu hakkında sürekli toplumda algı yaratan kayıp kişi. Kendi partilisi çocukları işten atan, onlara mobing uygulayan kişi. Emek platform toplantılarına kapısını açan, sendikal örgütlenmenin lokomotifi CHP'nin işten çıkan partilisinin hakkını ödemeyen başkanı Süleyman Toyran.
Toyran kendi ekibinde dahi yancı durumunda. Halkına, partisine bunları yapan zaten as kadroda olur mu?
Tabiki olamaz.
Olaylar gelişir ve kendisi de juri üyesi gibi izler. Akşamına da gider, Uğur Mumcu Parkının içindeki kahvede dalgasını geçer, gülmeye devam eder.
Ötekisi de meclis üyeliğine devam eder.
Geçen hafta yazmış olduğum köşe yazısını okuyan bir vatandaş bana ulaştı.
"İnsanları kapıdan kovdunuz, belediyeye gelen her vatandaşı dilenci gibi gördünüz, selam verene 'acaba ne isteyecek?' diye dönüp bakmadınız." Geçen haftaki yazımın bu kısmı okuyucumuzu etkilemiş.
Yazının noktasına, virgülüne kadar doğru olduğunu ve her satırına katıldığını ancak bir paragrafını çok beğendiğini ve de onu da halk gününde Süleyman Toyran'ın kendisine söyleceğini iletti.
Devam etti...
"Tebrik ederim. Bir çok vatandaşın duygularına tercüman oldun. Toyran aynen bunları yaşattı bize. Beceriksizliğini eline yüzüne bulaştırdı. Varsa yoksa Özlem Çerçioğlu düşmanlığı. Bunun sonu nereye varacak. İşini yapsın, başkalarını kötülemeyi bıraksın. Hizmet dediğiniz lafla, sözle olmuyor. Bu işler icraatla oluyor. Toyran daha önce neydi ki şimdi ne olsun! O kapıdan gönderdiği, etnik kimliğinden dolayı gözardı ettiği insanlar zamanı gelince kendisine en güzel cevabı verecektir."
Bu sözleri bir gün halk günü toplantısında kendisine söyleceğim.
 Sevgili dostlar
Vatandaş Söke'de belediyeyi devletten önce tutar.
Başı sıkışır, belediyeye gider. Tüpü biter, belediyeye gider. Hasta olur, belediyeye gider. Düğün olur, belediyeye gider. Cenaze olur, belediyeye gider. Söke'de böyle bir kültür var. Hatta canı sıkılınca, "şöyle bir belediyeyi dolanıp, geleyim!" diye düşünen bile vardır.
Ama bu dönem öyle bir dönem değil.
Halkın gidemediği bir belediye var.
Halkın kapıdan döndüğü  bir belediye var.
Hatta işin içinden çıkamayınca, işin sorumluluğunu Büyükşehire atan bir belediye var.
İyiki Büyükşehir yasası gelmiş.
Hoş! Büyükşehir yasası olmasaydı Özlem Çerçioğlu olmazdı.
Dolayısıyla Süleyman Toyran'da olmazdı ya
ancak yasa Toyran'a çok yaradı.
Esnaf lokantasında yaşanan Çerçioğlu'nu kötülüme organizasyonundan sonra
vatandaş şöyle demiş!
"Toyran'ın Çerçiçoğlu'nu kötülemeye çalışması, bir çocuğun annesini kötülemesi gibi bir şey".
Sabahın erken saati kalkıyorsun ve işi gücü bırakıp, Çerçioğlu düşmanlığına başlıyorsun.
Vatandaştan beklemediğin cevabı alıyorsun ve arkana bile bakmadan mekandan ayrılıyorsun.
Bu siyasi ahlaka sığar mı?
Bu insani vicdana sığar mı?
Elbette hayır!!!

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.