HAKARET, KAŞINMAK VE UYUZ HASTALIĞI

 

Türk Dil Kurumu Sözlüğü “hakaret” sözcüğünü, “küçültücü söz veya davranış” olarak tanımlıyor…

Aynı sözcükte “cife” sözcüğü, “iğrenç şey” olarak niteleniyor…

Sayfalarını çevirmekte olduğumuz sözlüğün biraz daha ötesine gidiyoruz ve hep birlikte okuyoruz:

- İşsiz: işi olmayan…

- İşsiz-güçsüz: Yapacak hiçbir işi olmayan veya iş tutmayan…

Bir kimseye eğer  “işsiz” derseniz, hakaret etmiş olmazsınız…

Ama işsiz-güçsüz, derseniz, iş biraz karışır.

Eğer bu sözü söylediğiniz kişi, emeğe saygılı ve işsiz olmayı onuruna yediremeyen türden, nitelikli bir kişi ise, sözünüz bal gibi küçültücü bir söz olarak değerlendirilebilir ve hakaret sayılabilir…

Peki ya “cife” sözcüğü?..

Hakaret midir?

Bu, kimi “cife” olarak nitelediğiniz ve niçin bu sözü ettiğinize göre değişir.

Hayatta birçok iğrenç nesne, olay ve insan mevcuttur.

Ama nesneye iğrenç demek hakaret değildir.

Tek başına bir olay da, cife [yani iğrenç bir şey] değildir…

Ama bir insana cife demek, açık bir hakarettir.

Peki, ya iğrenç bir insana cife demek?..

Evet, maalesef iğrenç bir insana da iğrenç, yani cife demek bir hakarettir!..

Yani karaya kara, demeyeceksiniz… Sadece karanın beyaz olmadığını, kibarca seçilmiş sözcüklerle anlatacak ve örneğin, az/biraz gri biçiminde bir de örnekten söz edip, köşenize çekileceksiniz…

Peki halâ kara, kara olmaya devam etmiyor mu?..

Varsın etsin… Ama bütün bunlardan size ne?..

Var mı bu söylemde küçültücü bir ima?.. Hayır yok!

Mesele bitmiştir; öyleyse sıradaki gelsin…

Hayır devam ediyoruz… Türk Dil Kurumu Sözlüğü şunları da yazmaya devam ediyor:

- Kaşınmak: Kaşıntısı olmak; kaşınma isteği duymak…

İşte size üzerinde anlaşmaya varmamız gereken bir kültür paydası daha…

Demek ki, kaşınmak için, öncelikle kaşınma isteği duymak gerekiyor…

Hatta sadece istek de değil; bazen [bazı insanlarda] bu istek, güçlü bir tutku ve hatta gerçek bir kişilik özelliği olarak ortaya çıkmaktadır.

Bu nitelikli insanoğlu örneği, elle tutulur, gözle görülür, kulakla duyulur bir zincirleme sıfat tamlaması olur, dikilir karşınıza…

İllaki kaşıyacaksınızdır bu biçare şahsı muhteremin uygun bölgelerini…

İllaki öksüreceksinizdir, kişiliğinin içine doğru bir daha, sonra bir kez daha…

Kurtuluşu ve kaçamağı yoktur bu işin!

Çünkü kaşınma isteği, kaşındıkça gelişen bir uyuz hastalığıdır…

Evet, az kaldı atlıyorduk, Türk Dil Kurumu sözlüğü, “uyuz”u da aşağıdaki gibi tarif ediyor:

- Uyuz, uyuz böceğinin insanın üst derisinin altına girerek yaptığı kaşındırıcı, bulaşıcı bir deri hastalığıdır…

 

Bilmem anlattırabildik mi, “meram-ı mefkuremizi?..”

Bazı kişiler açısından beceremediysek bu işi, anlayanlar anlamayanlara karşı anlatmak borcuyla yüklenmiş demektir.

Kalın sağlıcakla…

Önceki ve Sonraki Yazılar