NEVZAT LALELİ
GENÇ NEFSİNİ TERBİYE ETMELİ
Değerli genç kardeşlerim,
Milli Gençliğin vasıflarını (özelliklerini) saymaya devam edelim.
Milli gençliğin en önemi özelliklerinden birisi de nefsine esir olmayıp, onu terbiye etmeye çalışmasıdır.
Nefis yani benlik bir insanda, onu dünya ve ahirette perişan etmeye yeter
Materyalistler, nefsi tanımazlar ve nefsin o insana yaptığı kötülükleri bilmezler. Bunu ancak maneviyat sahibi olanlar bilirler.
Bir büyüğümüz, bu konuda ki bir sohbetinde;
Nefis ve şeytan, insanlara devamlı olarak kötülükleri, haksızlıkları önerirler. Ve hatta haksızlıkları sanki kendi hakkı gibiymiş olarak takdim ederler. O adam da bu telkinlere uyar. Dünyada ve ahirette helak olur.
Şeytan bir kötülüğe teşvik eder. İnsan onun kötülük olduğunu bilerek o işten vazgeçer. Bir sefer başka bir yoldan ve başka şekle bürünerek onu kandırmaya çalışır. Ama nefis öyle değildir. Patlar, çatlar o kötülüğü yaptırır.
Ezanın okunduğunu duyan bir kardeşim, imanından aldığı ivme ile aklını da kullanarak camiye gitmek ister. Bu esnada nefis ve şeytan devreye girerler. Ona;
Daha çok gençsin. Hele ihtiyarlayınca kılarsın derler. Sen namaza davranınca;
Ortalık çok soğuk, sıcak su da yok ki abdest alasın. Veya şu anda dersin var. Dersten kalkarsan konu yarım kalır, sen de başarılı olamazsın. Namazını kazaya bırak derler.
Sen yine namaz için kımıldanırsın, bu sefer; Cami uzak Sen namazını evde kıl Veya Çalışmakta ibadettir derler.
Bu arada abdest almış camiye yönelmişsen; Sen namaz kılarken, etraftakiler, Bu genç ne güzel namaz kılıyor desinler diye namaz kılarsın. Namazına riya (Allah rızası için olmayan) karıştırırsın Böylece kıldığın namaz, namaz olmaktan çıkar ve bir şova dönüşür.
Bu ve bunun gibi daha birçok evhamlarla senin ibadetlerine ve hayırlarına mani olmaya kalkışırlar.
İşte bu yanlış yola sürüklenen bir insanın, işin doğrusunu yapabilmesi için nefis terbiyesi yapmak için çalışıyor olması lazımdır.
MİLLİ GENÇLİĞİN ÜÇ BAĞI
Milli değerlerimizi kendi bünyesinde özümlemek için yola çıkan bir gencimiz, şu üç bağ ile kendini bağlı hissetmelidir.
1. Namazını camide cemaatle kılmalı ve namaz boyunca imama bağlanmalı (iktida) etmelidir.
2. Nefis terbiyesi için bir Mürşid-i Kamile bağlanmalı (intisap onun ailesinden olmak) dır
3. Milli gençliğin çalışmalarını organize eden eskiden Milli gençlik Vakfına şimdi ise onun yerine kurulan AGD (Anadolu Gençlik derneği) ne bağlanmalı (biat) dır.
İktida namaz boyunca devam eder. İntisap, mümkün mertebe o âlimden veya şeyh efendiden yararlandığı surece devam eder. Biat ise bir ömür boyudur.
İfademde, Mürşid-i kâmil sözünü kullandım. Sadece şeyh efendi demedim.
Mürşid-i Kamil demek, İslamın bir cihad dini olduğunu bilen ve İslamın bir kısmını değil tamamını müridine telkin eden kimse demektir.
Çünkü İslamın bir kısmı İslam değildir, ancak tamamı İslamdır.
Bu ifademizi şu şekilde de söyleyebiliriz.
Vakıflar ve dernekler her sahada kurulmuş ve hizmetlerine devam etmektedirler. Bir gencimiz, nefis terbiyesi için bir şeyh efendiye ve onun kurmuş olduğu vakfa üye olması gayet normaldir. Ancak aynı gencin, Milli Gençlik organizasyonlarına katılması da şarttır ve Milli Gençliğin yetiştirildiği bir vakıf veya derneğe de katılmalıdır. Bunların ikisi de vakıftır. Birine katılmam yeterlidir, demesi mümkün değildir.
Şeyh efendi ile Milli gençlik organizasyonundaki bir başkanın istekleri çakışamaz. Burada size, İmam-ı Gazali Hazretlerinin ihyay-ı Ulumiddin kitabının 1. cilt 40 sayfasını (ilim bahsinin sonu) incelemenizi tavsiye ederim.
Kesinlikle bu iki görüş birbirini nakzetmezler. Zira her ikisi de insan üzerinde ayrı sahalarda çalışmaktadırlar. Âlimler ve şeyh efendiler kendilerine bağlı talebe ve müridanın batınına (iç âlemlerine) hitap ederlerken, Milli Gençlik organizasyonunu yapan başkanlar, gençlerin zahirine (dış âlemlerine) hitap etmektedirler.
Âlim ve şeyhlerden ancak kendine intisaplı insanlar yararlanırken, Milli Gençlik organizasyonunda bütün gençlik toplanabilirler. Çünkü Milli gençlik içinde onun hangi âlimden veya şeyhten geldiğine bakılmaz, her genç aynı hak ve yetkileri kullanır.