GEÇMİŞİN İÇİNDEKİ GELECEK

 

Topluma egemen güç kim ise, tarih onun gözlüğünden görüldüğü gibi yazılır.

Tam bağımsız yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi de, bağımsızlık, demokrasi, halk egemenliği, sosyal hukuk devleti, aydınlanma devrimi ile ilgili değerlerin süzgecinden geçirilerek kaleme alınmıştır.

İstenmiştir ki, yeni yetişecek kuşaklar Atatürk Devrimleri’nin ilkeleri ve ışığı doğrultusunda yetiştirilsin.

Amaç, milli devrime sahip çıkmak, çağdaş ve aydınlık bir Türkiye’ye tutunmaktır.

Ancak günümüzde bu amaç 180 derece tersine döndürülmüş durumdadır. Malum medyanın işi ve gücü, sözünü ettiğimiz değerlerin ışığında yazılan milli tarihimizi karalamaktan ibarettir.

Karalamanın adı: resmi tarihimizle yüzleşmedir!..

Lütfen dikkat!.. Cumhuriyet değerleri doğrultusunda kaleme alınan tarih “resmi”dir…

Dolayısıyla kötüdür, yalandır/yanlıştır…

Dolayısıyla yerine, yenisi yazılacaktır.

Peki, bu yeni tarihi kimler yazacaktır?

Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi, topluma egemen olan güçler yazacaktır…

Bugünün Türkiye’sinde topluma egemen olan güç hangisidir?

Anayasa Mahkemesi’nin kesinleşmiş kararına göre, “laiklik karşıtı eylemlerin odağında yer alan siyasi parti…”

Ve bu açıdan bakıldığında Cumhuriyet’in devrimci güçlerinin kanıyla yazılan tarih “resmi”dir, tüü!-kaka’dır…

Bugün devlet yönetimini elinde bulunduran gücün yeniden yazmaya başladığı tarih ise,“sivil”dir; maşallah’tır… İyidir ve sevaptır

Dolayısıyla bugün, dışa bağımlı siyaset ve ekonomik sistemi, hemen yanında kaderciliği ve biat ederek boyun eğmeyi genç kuşaklara aşılamak için tarih yeniden yazılmak istenmektedir.

Ve böylece tarih, olgulardan ve geçmişin gerçeklerinden soyutlanmakta, ezici ve yıldırıcı bir ideoloji haline getirilmek istenmektedir.

Oysa gerçekçi bir tarih görüşü, dünü anlatırken, bugünü aydınlatan, gelip geçen olaylar zinciri içindeki nedensellik bağını kavramımıza kaynak oluşturan ve böylece de bizlere, üzerinde düşünmek için yarınlarla ilgili hipotezler ve olabilirlikler sunan bir hazinedir…

Siz tarihinizi nasıl yorumluyorsanız, geleceğinizi de o yorumun doğrultusunda oluşturmaya çalışırsınız.

O yorum, aydınlanma devriminin ışığı doğrultusundaysa toplum, çağdaş uygarlık düzeyine doğru yönlenir; şeriat kanunlarının geçerli olduğu dışa bağımlı küreselleşme ideolojisinin biçimlendirdiği bir doğrultuda oluşturuluyorsa toplum, global sistemin ortaçağ karanlıklarına doğru yol alır ve emperyalist güçlerin dümen suyunda dolanır, durur…

Demek ki tarih, statik bir yığın olayın üst üste konmasından ibaret kara kaplı bir külliyat değildir. Tam aksine canlı, yaşayan ve bir toplumlara ileriyi işaret eden bir pusuladır. Daha özlü bir ifade ile tarih, geçmişi anlatan bir masallar toplamı değil, son derece değerli bir kültür bikrimi ve özellikle de, toplumların ilerideki yıllarda gerçekleştirmeyi umdukları hedeflerin ipuçlarını veren bilime dayalı bir ön/görüdür…

Önceki ve Sonraki Yazılar