MEHMET ÖZÇAKIR
ESKİDEN NE GÜZEL CAHİLDİK
Dışarıda soğuk ve kar...
Ama kuzine ve yer ocağı içten içe öyle yanıyor ki...!
Kuzinenin üzerinde demir maşa...! Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.
Aydında,
Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...! Yanında da ahırdaki sarıkızın sıcacık sütü.
Sucuk lükstü.
Yumurta lezzetli. Hem de çift sarılı kümesimizden...!
Tavuk eti çok lüks ama ev yapımı makarna, güneş altında yapılan salça ne aromalıydı ...!
Ekmek her zaman ekmek gibi...!
Ama yufkanın, bazlamanın tadı öyle miydi ?
Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında, boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için, ben ne kadar yaşlıyım acaba!..
Dışarıda soğuk ve kar...!
İçeride kanaat ve neşe ile,
Huzur ve sıcak var......!
Televizyon yoktu.
Gazete de her zaman olmazdı.
Çünkü bir gazete bir ekmek demekti.
Lambalı radyodan, ısındıktan sonra dinlediğimiz ajans,
Lambalı radyoda arkası yarınlar... Efektte Kormaz Çakar....!
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz hiç bozulmazdı, hiç!
Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusuna mest olurduk.
Çıtır çıtır sesi duyulan sobanın yanında, yere uzanıp güğümün içindeki kaynayan suyun inceden cızlayan sesini dinlemek,
Kestane közlemek bütün bir gecenin mutluluğuydu.
Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar...
Çocukların ellerinden düşmeyen Tommiks, Teksaslar...!
Düş dünyalarımızdaki Baltalı İlahlar!..
Birçoğu rayting meraklısı beyinlerden çıkma sahte dizilerin ve filmlerin yol açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir hayal ve masal dünyasında kahramanlar!..
Kibritçi kız, Pinokyo ,Denizler Altında Yirmi Bin Fersah...!
Ne Aşk-ı Memnu ne de Hanımın Çiftliği.. Kurtlar Vadisi mi oda nesi ?
Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi?
Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.
Çay da ÇAY GİBİ kokardı...
Domates de DOMATES lezzetinde!..
HELE EV İŞİ MAKARNA ile ISPANAKLI DALGANLI BÖREK...!
Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.
Süpermarkete ne hacet ?
Dışarıda soğuk ve kar...!
İçeride huzur...!
Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi, işsizlik kabusu ...!
Kimin umurunda... ?
Ne güzel cahildik biz eskiden !.
Hiçbir şeyi bilmeden yaşayıp giderdik...!
Bilmiyorum kendimizi mi kandırıyorduk,
Ama,
Yalancı bir mutluluğun resmini çiziyorduk...!