DEMOKRASİ MÜCAHİDİ AKP!

AKP, kurulduğu ilk günden beri her icraatının önüne “Demokrasi” perdesini koydu. Perdenin arkasında ise gönüllerindeki ve kafalarındaki rejimi gerçekleştirmek için çabaladı.

Bu “cemaat demokratları” işbaşına geldikleri günden beri, devamlı olarak bunu anlatmaya çalıştık. Fakat çok kişiyi inandıramadık. Kimileri, siyasi istikrar uğruna, kimileri, ekonomik istikrar uğruna, kimileri de kendi menfaatleri uğruna gerçekleri görmezden geldiler, gözlerini yummaya devam ettiler…

Geldiğimiz noktada durum tespiti yapmak gerekirse;

Dış Politikadaki görüntümüz;

 İran’ın nükleer cinneti  uğruna tüm dünyayı karşısına almış, İran’la kolkola girmiş bir Türkiye.

Öte yandan, Amerika’nın en büyük uçak gemisi Truman, çok sayıda denizaltı ve İsrail firkateynlerinin eşliğinde İran Körfezi’nde yol alıyor! Gürcistan limanlarına Amerikan silahları yığılıyor, Kafkaslardaki Amerikan üslerinde İsrail uçakları konuşlanıyor!

Başbakan Erdoğan, PKK terörü için Nato’yu göreve çağırıyor, Dışişleri Bakanı otel odasında İsrailli Bakan ile   gizlice buluşuyor!!!

İç Politikadaki  görüntümüz;

Kendi Milli Ordusunu, kendi Yüksek Yargısını, kendi aydınını kendisine düşman gören “cemaat demokratları” güvenlik kuvvetlerinin yetkilerini budayarak, morallerini bozarak, Yargının ve devletin bir kısmını cemaatlere teslim ederek terörü azdırmış, her gün ülkemiz şehit haberleri ile çalkalanır olmuştur.

Türkiye kan kaybetmekte, gençlerine iş bulamaz, emekli-işçi-memur-köylüsü ise borca batmış durumdadır.

Öte yandan Bakan Çağlayan, 200 kadar işadamıyla, PKK’nın ev sahibi Barzani’ye Türk Halkının parasıyla yatırım yapmaya gidiyor. Neymiş, “Aramızda ticaret gelişirse, terör dahil tüm problemler çözülürmüş!” Tam da, omurgasızlara, karakter fukaralarına  yaraşır bir tutum. PKK’nın ve Barzani’nin Türkiye’de kurulu gizli holdinglerini takip etmeyen, bunların yaptıkları “Hayali İhracatları” görmezden gelen ve milyarlarca dolar kaybımıza neden olanlar, Kuzey Irak’taki eşkıyalardan ticaret dilen meye utanmıyorlar.

Hâlâ AKP’nin gerçek yüzünü görmeyenler için, yeni yaşanan birkaç olayı aktarmak istiyorum; AKP Bursa İl Başkanı Nagip Vardar, AKP Genel Merkezine çağırılarak istifası istendi. Vardar da istifasını verdi. Bursa’ya döndüğünde, gazeteciler “istifanızın istenmesinin sebebi” nedir diye sordunuz mu, dediler. Verilen cevap tam bir demokrasi ayıbı ve cemaat demokrasisi zihniyetinin yansımasıydı; “Bizim soru sorma ve tartışma lüksümüz yoktur”. İşte bu kafa demokrat olamaz. Bunlar biat kültürü ile yetiştirildiler. Üsttekiler emreder, bunlar tartışmasız yerine getirirler.

Alın size bir “Cemaat Demokrasi” portresi daha…

İkinci olay, AKP Rize Belediye Başkanının, “Güneydoğu’dan kuma alalım, böylece terör olayını çözelim” diye beyanat vermesidir. Başkan daha sonra, sözlerinin arkasında olduğunu söyledi. Esasında, Rize Belediye Başkanı kendisinin ve partisinin evliliğe ve kadına bakışını söylüyor. O da gayet iyi biliyor ki, Bakanlarından, Milletvekillerinden çok sayıda iki-üç evli olanlar var. Alın size bir adet  “Cemaat Demokratı” portresi daha…

Türkiye’nin Ankara’dan başka “Başkent’i” var mı? Bu başkent’in Emniyet Müdürü, tarikat kavgaları, ihale yolsuzlukları, tehdit, şantaj, çete oluşturma gibi suçlarla yargılanıyor, hakkında tutuklama kararı çıkarılıyor, olayların geçtiği önceki görev yeri Kayseri AKP İl Başkanı gizlice görevden alınıyor, ne İçişleri Bakanından, ne AKP Genel Merkezinden ne  Cumhurbaşkanından ne de yandaş medyadan tek bir ses yok. Sanki böyle korkunç bir olay yaşanmadı.

Bu kişi Ankara Emniyet Müdürü değil de, Ankara İl Jandarma Alay Komutanı olsaydı en az 5 bin sayfalık bir iddianameye konu mankeni olurdu!

Alın size bir adet “Cemaat Demokratı” portresi daha… 

Murat Başesgioğlu, AKP’de 7 yıl Bakanlık yapmış bir milletvekili. Bir basın toplantısı ile AKP’den istifa etti.

Özetle söylediği şu idi; “Türkiye’nin temel meselelerine ilişkin zamanla ortaya çıkan görüş ayrılıkları, AKP içerisinde birlikte siyaset yapma imkanını ortadan kaldırmıştır.”

Bu cümleyi beraberce açalım; “Ey Türk Milleti ve AKP’deki Türkiye’yi seven Milletvekilleri. Bunlar, Türkiye’nin  temel meselelerine zarar vermeye başladılar, rejim tehdit ve tehlike altında, uyanın artık, kaçın hem  kendinizi kurtarın, hem de Türkiye’yi kurtarın, Köksal Toptan’a uymayın, beni dinleyin.”

Bu ses de uyandırmaya yetmedi mi?  O zaman aklınıza Bülent Arınç’ı, Derviş Memed’i, Şehit Kubilay’ı getirin, uyuyun bakalım uyuyabilirseniz!!!

Önceki ve Sonraki Yazılar