ÖZCAN PEHLİVANOĞLU
DAĞA MEŞRUİYET KAZANDIRMA...
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve onu yöneten hükümet, tarihimizde bir çok örneği olduğu gibi ihaneti affetme ve ödüllendirme yolunu seçti gibi gözüküyor.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın BDPli kadın milletvekiline atfen onun yerinde olsam ben de dağa çıkardım sözünün ardından Abdullah Öcalanın, bir vakitler namazında niyazında olduğunun açıklanması hangi amaca yöneliktir?
Ana dilde eğitim, özerklik yolunu açacağı söylenilen büyükşehir yasası, anayasa çalışmalarında verileceği belirtilen etnik ve bu etniklere ait kültürel haklar, dilde birliği sağlamaya matuf TRT ŞEŞ, ana dilde savunma hakkı, Barzaniye gösterilen ilgi ve tümden kürt açılımı yetmedi şimdi aynı ağızlardan bölücü ve ayrılıkçı terörü haklı ve mağdur gösterecek anlama gelebilecek sözler...
Bu yetmezmiş gibi Türkiyenin en büyük gazetesinin mahşerin üç atlısı gibi attığı Üç Arkadaş başlığı.
Bu üç arkadaştan biri olan Yakup İnce, Abdullah Öcalanla ilgili bir pişmanlığını da şöyle anlatıyor: Risale-i Nur talebesi Mustafa Yeşilyurt ağabey, bir gün bizi eve çaya çağırmıştı. Öcalanda gelmek istedi. Keşke sen okula git demeseydim. Eğer o gün bizimle gelseydi, bu gün Öcalanda Nurcu olacaktı
Bunun neresini düzelteyim. Bu açıklamalar ve bu açıklamaların medyadaki yer buluş tarzı, Türk Milleti üzerindeki psikolojik operasyonu çok net bir biçimde ortaya koyuyor.
Bir kere ayrılıkçı PKK hareketi; yerel bir hareket olmayıp, uluslararası güçlerin oluşturduğu strateji ve destekle oluşan, vede devam eden bir harekettir. Bölücübaşı dört duvar arasında olmasına rağmen ayrılıkçı terör, yurtiçi ve dışında bütün hızı ile günümüzde de bu nedenle sürmektedir.
Ayrıca Nur Cemaatinin ve PKKnın ayrı ayrı gerekçelerlede olsa Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal ve Türk Silahlı Kuvvetleri ile düşmanlık boyutunda bir hesapları vardır.
Sadece namaz kılmak, dindar olmak ve işkenceye tabi olmak bu hesapları oluşturmamıştır. Yüzyıllara dayanan, iktidara sahip olmak ve Türk Milletini yeryüzünden silmek, bu insanların gerçek amacıdır. Atatürk ve cumhuriyetin kuruluşu, bu hesaba mani olduğu için, bu düşmanlık dış güçlerin desteğiyle artarak devam etmiştir.
Türk Milleti; uzunca bir süredir kendisine karşı düşmanlıklar içeren bu davranışları devlet eliyle savuşturmak için, şehit kanlarıyla bezenen haysiyetli bir mücadele vermektedir.
Bu sebeble haini ve ihaneti; mağdur ve mazlum gösteren, hal ve hareketlerin Türk Milletinin bölücülükle mücadelesindeki şevkini kurmaya yönelik olduğunu düşünüyorum.
Yeryüzünde gelişmiş yada gelişmemiş hiç bir idari sistemde hainin ve ihanetin, bu derece meşrulaştırılmaya çalışıldığını göremezsiniz. Bunun istinası gelişmelere bakılırsa Türkiye gibi gözükmektedir.
Amerikalı tarihçi Justin McCarthy, Balkanların elimizden çıkışı süresince Batının bize ve dünyaya yalan söylediğini ifade ederek kesin bir hüküm koyuyor Batı Yalancıdır
Şimdi yine birçok olayda olduğu Türk Milletine ve dünya kamuoyuna; uluslararası güçler ve yerli işbirlikçileri tarafından, ayrılıkçı terörü meşrulaştırma adına yalan söylenerek, kara bir propaganda yapılmaktadır.
Herkese şunu iyi bilmelidirki; Türk Milleti kendisine karşı yürütülen operasyonları algılama yeteneğine sahiptir. Ne terörizmin siyasal kanadının dağa çıkışında haklılık vardır ne de namazında niyazında bir portrede bize sunulan binlerce kişinin katili bölücübaşının, mazur görülebilecek yanı vardır.
Türk Milleti; ihaneti af ve mazur görme yoluyla kabullendirme çabasında olanlara, Türk tarihinin ihanet konusundaki yanlışlarınıda bilerek ve vakit çok geç olmadan net cevabını vermelidir.