Cumhuriyete giden yolda Aydın’ın Kuvayi Milliyecileri

 

 

Osmanlı İmparatorluğu 1. Dünya Savaşı’nın mağlubu olarak, mağlubiyetinin tescilini Midilli Adası’nın Mondros Limanı’nda demirli bulunan Agemennon zırhlısında 30 Ekim 1918 tarihinde imzalamıştı. Bunun sonucu olarak, Osmanlı Ordusu dağılıyor ve toprakları da  galip devletler tarafından işgal edilmek üzere planlar hazırlanıyordu. İngiltere, Fransa, İtalya ve ABD planın uygulayıcıları idi.

Bu ülkelerin yöneticileri Yunanistan’ın yöneticilerine İzmir ve civarını işgal etmesi için talimat verdiler. Yunan işgal kuvvetleri plan uygulayıcıların savaş gemileri eşliğinde İzmir limanına çıkmak adım atmaya başladılar. 15 Mayıs 1919.

Ayni tarihte Mustafa Kemal, Bandırma Vapuru ile Samsun’a doğru yol alırken, İstanbul’da gördüğü savaş gemilerine dönerek yanında bulunanlara, “.. Geldikleri gibi giderler..” diyordu.

Mustafa Kemal’in bu sözlerinden esinlenerek çoban ateşleri Aydın’da yakılmaya ve yankılanmaya başlamıştı. Yunan işgal kuvvetleri İzmir’e çıkınca, Aydın’a da gelirler düşüncesiyle, ayni gün Aydın Kenzülirfan Okulu (Aydın Yedi Eylül İlköğretim Okulu) önünde miting düzenlenmiş ve toplanan topluluğa bu okulun öğretmeni ateşli ve heyecanlı bir konuşma yaparak halkı cesaretlendirmiştir. Konuşmasının sonunda da, toplanmış bulunan halka, öğretmen şu yemini yaptırmış ve topluluk daha sonra dağılmışıtır.

“… Vatanın her karış toprağı için bütün Türk milletinin son damlasına kadar kanını akıtmaya hazır olduğumuza, İzmir işgaline karşı olduğumuza  yemin ederiz..”

5/6 Haziran 1919 gecesi Çine Askerlik Şube binası içerisine gelen ve o salonda, 57. Tümen Kumandanı Albay Şefik ile konuşan, karşılıklı güven duygusu içinde anlaşan 23 yaşındaki Yörük Ali Efe kumandana hitaben,

“…Bey amca, sen hiç merak etme. Allah’ın izni ile yarın bismillah deyip yola çıkacağız. Bundan sonra işimiz işgalci Yunan ile uğraşmak olacaktır. Milleti hep eşraf aldattı. Yoksa biz şimdiye kadar durmazdık. Biz çıkalım arkamızdan millet gelir. Bize yalnız, silah cephane ve zabit ver. Nasıl emredersen sözünü tutacağız..”  

Sözlerini söyleyerek vedalaşıp ayrılmıştır.Mustafa Kemal’in “Geldikleri gibi giderler” sözlerinden gitmezlerse ne yapılacağının emrini almışlardır adeta Aydın’ın Efeleri.

27 Mayıs 1919 günü Aydın Yunan işgal kuvvetlerince işgal edildiğinin bir ay sonrası, Aydın Menderes Nehri köprü başında toplanan 57. Tümen savaş karargahında, Tümen kumandanı Albay Şefik ile alay Kumandanı Binbaşı Hacı Şükrü arasında bir tartışma başlamıştır. Aydın işgalden kurtarılacaktır. Ama Yunan silahları ile Kuva-yı Milliye’cilerin silahları arasında güç dengesi yoktur. Yunan askerlerinin ellerinde top vardır. Ama Türk’lerin ellerinde top vardır ama kullanmaları yasaktır. Kullanılırsa Osmanlı ordusu top kullandı diye emperyalist güçler tarafından daha ağır yaptırımlar gelecektir. Çıkış yolu aranmaktadır.

Ya, Albay Şefik Osmanlıya isyan edecek ya da Binbaşı Hacı Şükrü Tümen kumandanına karşı isyan edecektir. Çıkış yolu bulunur. Binbaşı Hacı Şükrü 57. Tümen Kumandanı Albay Şefik’e (Aker) karşı isyan eder.

Binbaşı Hacı Şükrü, omzundaki apoletleri söker atar. Askeri elbiselerini çıkarır. Artık Aydın’lı Efeler’den birisidir. Ordunun elinde bulunan ve kullanılmasına izin verilmeyen silahların milletin malı olduğunu kabul eder ve sahiplenilmesini ister. Bu düşüncelerle 57. Tümen Kumandanına yazılı bir metin verir. Metinde şunlar yazılıdır.

“…Fırka 57. Kumandanlığı’na

Ben müfrezemle beraber vatanımın selameti için isyan ettim. Binaenaleyh Aydın havalisinde bulunan bütün askeri malzeme ve silahları zorla el koyuyorum.

Bera-yı malumat arz ediyorum.

Aydın Umum Kuva-yı Milliye Kumandanı

HACI ŞÜKRÜ         

Bu karar ve uygulama Milli Mücadelede dönüm noktasıdır. İşgalci Yunan askerlerini top atışlarına karşı, el konulan obüs ve sahra toplarını kullanan Hacı fiükrü ve İsmail Hakkı, Aydın Top Yatağı ve Kepez sırtlarına karşı  top ateşine tutmuşlardır. 28-29 Haziran 1919 günü Yunan kuvvetleri mağlubiyeti kabul ederek İncirliova istikametinde geri çekilip kaçmışlardır. Aydın, üç günlüğüne işgalden kurtulmuştu.

Bu kurtuluşta, Baltaköylü kadınlarımızın bile rolü bulunmaktadır. Baltaköylü Arşın teyze, Menderes Köprübaşı mevkiindeki mevzilerde savaşan Yörük Ali Efe müfrezesinin zeybeklerine ve askerlerine;

“…Değin de evlatlarım. Sizleri bu gün için doğurduk. Esarete yaşamaktansa ölmek daha hayırlıdır. Bu topraklar için savaşın. Yunan’ı bu topraklarımızda zindan edelim…”sözleriyle heyecan vermiş, arkadaşlarıyla birlikte testilerinden su dağıtmış evlerinden getirdikleri yiyecekleri dağıtmışlardır.

Kuva-yı Milliyeci asker ve efelerimiz sayesinde Aydın’ımız kurtarılmıştı.

4 Eylül 1919 günü Sivas kongresi başladığında, Denizli’den  bin bir tehlike içinde Sivas’a giden Belevli Yusuf’un da bulunduğu üç kişilik heyetle kongre salonunda karşılaşan Mustafa Kemal, Malgaç ve Erbeyli baskınlarını Tellidede ve Aydın’ın işgalden kurtarılması sırasında yaşananları öğrenmek istemiştir.

Denizli Sivas Kongre Heyet mensupları, (Belevli Yusuf, Dalamanlızade Mehmet Şükrü, Ali Necip) Kuva-yı Milliye’cilerin bütün başarılarını anlattıklarında, gururlanan ve sevinen Mustafa Kemal ;

“…İstanbul’da, şurada burada mitingler yapıldı. Devletlere Yunan işgali protesto edildi. Fakat sizin Aydın Kuva-yı Milliye cephesinde patlattığınız silahların sesleri VERSAY SARAYI’NIN kubbesini çınlattı. Şu hareketinizle VATAN VE MİLLETE iyi hizmetler yaptınız. Sizleri tebrik ederim…”

Milli mücadele başlangıcında Aydın’lı Efelerimiz Mustafa Kemal’in de belirttiği gibi ilk topu kullanan, işgalci Yunan askerlerini ölümle ilk tanıştıran olmuştur.

Çünkü, Aydın’lı efelerimiz ; Milli mücadeleyi, hayatın ve yaşamanın bir sebebi olarak görmektedirler. Emperyalizme karşı verilen bir savaş olduğunu bilmektedirler. Dünyada zaferle sonuçlanan ilk Kurtuluş Savaşını yapmışlardır.

Dahası, Mustafa Kemal’in

“ Ya istiklal, ya ölüm “ parolasına uymuşlardır.

İşte bu mücadele ruhu, Kuva-yı Milliye ruhudur.      

Yunan kuvvetleri, Nazilli yöresinden geri çekilmişlerdir. Umurlu doğusundaki Musluca Çayı sınır olarak belirlenmiş ve Köşk ilçesi o tarihte kasaba olarak topçularımızın ve Demirci Mehmet Efe’nin karargahı durumundadır. Dalama beldesindeki toplantıya katılan İngiliz general Hamberi (Hambrung) Köşk’teki Demirci Mehmet Efe karargahına gelir. İstasyon civarından batıya doğru atıyla gitmek istediğinde karşısında Arnavut Yaşarı bulur. İngiliz General Hamberi Kuva-yı Milliye kumandanı kim diye sorduğunda Nazilli’li Arnavut Yaşar,

“ Vekili benim” der. General bu kez,

“Cephenizi görmek istiyorum” deyince Arnavut Yaşar, bu kez hırçın ve sert bir tavırla, “Göremezsin” diye bağırır. General bu kez atını cepheye doğru yöneltmek istediğinde Arnavut Yaşar, elindeki mavzerin mekanizmasını hareket ettirir. Generalin yanında bulunanlar tehlikeyi sezerler. Kumandanlarını durdururlar. İngiliz General,

“ Generale silah doğrultmanın neye mal olacağını bilmez misin? sorusunu yöneltir. Bu kez Arnavut Yaşarın cevabı daha serttir.

“…Sen de bizim gibi zeybeklerin ne yapacağını bilemezsin. Biz Osmanlıyı artık tanımıyoruz. Senin gibi İngiliz generali hiç tanımayız…” cevabını verir..

Arnavut Yaşardaki ruh, Kuva-yı Milliye ruhudur. Cumhuriyete giden yolda Aydın’lı Efelerimiz bu tutum ve davranışlarıyla kilometre taşlarını oluşturmuştur.

Generalin yanında bulunan Binbaşı Henri, Nazilli’den Demirci Mehmet Efe’yi Köşke getiren trenle Aydın’a dönmek isterler. Karşılarında Galip hocayı (Celal Bayar) bulurlar.

“… Raylar sökülmüştür. Köprülerde sağlam ve bakımlı değildir. Gidemezsiniz,,”

Binbaşı Henri bu kez;

“… İngiliz malını nasıl tahrip edersiniz ?...”

“…Merak etmeyin Binbaşı Henri, bedeli birkaç misli fazlasıyla ödenmiştir. Raylarda zaten Türk toprakları üzerinde döşenmiş durumdadır…”

Yaşadığımız bu günlerde, Kuva-yı Milliye ruhu taşıyan efelerimize ve devlet adamlarına ihtiyacımızın varlığını hissediyoruz..

Tarihimizi bilmek, araştırmak, öğrenmek zorundayız. Tarih belleğimiz yoksa ulus olarak yönümüzü bulamayız.

Cumhuriyetimiz çok büyük zorluklarla kurulmuştur. Korumak ve kollamak en büyük görevimiz olmalıdır. Aydın’ımız Cumhuriyete giden yolda çok şehitler vermiştir. Atça’da Çomaklı şehitliğini, Köşk Karatepe Şehitliğini, Germencik Kanlıbahçe Şehitliğini görmedi iseniz mutlaka gidip görünüz Umurlu Çayyüzü şehitliğinde, Erbeyli şehitliğinde yatanları unutma. Erbeyli Şehitler abidesinde yazılı bulunan şu metin üzerinde sesli olarak düşünelim.

Bakınız neler yazılı.

“…Arkadaş Anayurdu saldıranlara ilk kurşun atan şehitleri unutma O yiğitler ki bu koşuğu okuyarak yurda canlarını armağan ettiler.

Öz Türk oğlu yağanına baş eğmez

Özgürlüksüz Türk’e ülke gerekmez … ”

Aydın şehitler abidesindeki şu anlamlı sözlere ne diyelim.

“…  EY ZİYARETÇİ

BU ABİDENİN ÖNÜNDE DUR.

VATAN İÇİN, AŞK VE RÜYALARINA FEDA ETMİŞ

KURBANLARI DÜŞÜN….”

Eğer düşünebiliyorsak, bu topraklar üzerinde özgürce yaşamak hakkına sahibiz demektir.  Kuva-yı Milliyemizi ve Heye-ti  Milliyemizi  sahip çıkamazsak yarınlarımız ve hayatımız tehlikede demektir.

Mustafa Kemal, Kocatepe’den

“… Ordular ilk hedefiniz Akdeniz. İleri …” emrini verdiğinde, düzenli ordumuz Afyon –Uşak hattı üzerinden Yunan askerlerini eze, eze İzmir’e ulaşmıştır. Afyon – Aydın İzmir hattı üzerindeki Yunan askerlerinden temizlenmesini Aydın’ın Efeleri’ne bırakmıştır.

Cumhuriyetimizin kurulmasında büyük katkıları olan Aydın’ın Efeleri’ne saygılar sunuyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar