ÇÖZÜM…

 

Türkiye –istisnasız- her komşusu ile sorunlu…

İçte ise, -yine istisnasız- her gün bombalar patlıyor, şehit haberlerinin yarattığı kâbus insanların üzerine çöküyor.

“Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi çöplüğe atılmış, ülke kan gölü…

Avrupa Birliği ülkeleri ile her gün bir başka konu üzerinden atışıyoruz/hırlaşıyoruz.

Hele “üst akıl”, hele o…

CİA’sıyla, savcısıyla, medyasıyla ve neredeyse tüm kurumları ile karşı cephede saf tutmuş, açığımızı kolluyor.

Işid, PKK, PYD, YPG, El-Kaide, Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi [DHKP-C], El Nusra Cephesi, Hizbullah, Tevhidi Selam…

Ve-saire; ve-saire… Ülkenin içinde cirit atıyor; dışında ise, horon tepiyor.

Özgür Suriye Ordusu mu?..

O bizim teröristimiz; TSK’nın önünde “fetih”ten fethe koşuyor…

Ekonomide üretim dibe vurmuş; ithalat rekor üstüne rekor kırıyor… Hepsinin önünde Dolar/Avro dörtnala kalkmış, “hodri meydan,” çekiyor siyasetçilere…

Ama ülkenin siyasal gündeminin en tepe noktasına “başkanlık” hayali yerleştirilmiş. İktidar partisi “tarafsız” liderinin önderliğinde bu hayali gerçeğe dönüştürmeye çalışıyor…

Bu ülke hiçbir zaman böyle bir duruma düşmemişti.

Hiçbir zaman bu derece büyük risklerle göğüs göğse gelmemişti.

Örtülü bir biçimde sürdürülen iç ve dış savaş, her an üzerindeki örtüyü atarak kendi korkunç gerçeğini ilan edebilecek bir noktaya ulaştı.

Ülke gerçekten “makûs” bir talihle karşı karşıyadır.

Ulus, “bahtı kara maderini” kurtaracak yaratıcı bir hamleyi aramaktadır.

Hukuk devleti ve demokratik ilkeler içinde oluşturulacak bir çareyi beklemektedir.

Muhalefetin alışılagelen statik demeçlerinin ötesine taşan dinamik bir çözümü özlemektedir.

Oysa, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağıran toplulukların, sıradan bir asker olmayı aşıp, kendi içlerinden yeni bir Mustafa Kemal yaratmasındadır çözüm…

Kuru gürültüden ibaret siyasi demeçlerin stratejiye dönüşmesindedir çözüm…

Halkın tüm kesimlerinin bıçağın kemiğe –gerçekten- dayandığını fark etmesindedir çözüm…

Ve çözmek zorundayız gerçekten!

Mutlaka ve gerçekten…

Yoksa…

Sonumuz bu günden bellidir.

Bu gerçeği aklımızla, yüreğimizle, bilincimizle, tecrübe birikimimizle; bilmek, görmek ve anlamak zorundayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar