CHP’NİN ATAĞI ve 12 HAZİRAN GENEL SEÇİMİ ÜZERİNE

Cumhuriyet Halk Partisi, haziran 2011 seçimlerine katılacak milletvekili adaylarını belirledi. Eski milletvekillerinin neredeyse yüzde seksenini eledi. Çok doğru yaptı. Elenen bu milletvekillerinin hiç biri, proje üretememişti. Çünkü, proje üretecek kapasiteleri yoktu. Yetersizliklerini gizlemek için de, sürekli eleştiri siyaseti güdüyorlardı.
Cumhuriyet Halk Partisi, “devlet partisi” görünümünden bir türlü kurtulamamıştı. Halkla bütünleşmekte sorun yaşıyordu.
Parti, “dar kadroculuk” anlayışı ile yönetildiği için içine kapandı. Halkla sağlıklı iletişim kurulamadı.2007 genel seçiminde CHP’nin aldığı oy %25’te kalmıştı. Bu durum, CHP’nin genç seçmen kitlesinden oy alamadığını gösteriyordu. Çünkü, genç seçmen kitlesine yönelik anlamlı hiçbir proje üretilmemişti. Oysa, Türk seçmeninin %25’i otuz yaşın altındaki genç, dinamik ve eğitimli gençlerden oluşuyor. Parti’nin üst yöneticileri bunları hiç düşünmediler, iktidar olmak için kafa yormadılar. Tam tersine “içe dönük mücadele” sürdürdüler. Sosyal demokrat bir partide olması olağan olan “parti içi muhalefet”i tasfiye etmeyi yeğlediler. Barajı aşmayı ve Meclis’te kalmayı başarı saydılar.
Artık, Cumhuriyet Halk Partisi’nde Kemal Kılıçdaroğlu dönemi başladı. Kılıçdaroğlu; CHP’yi, Ecevit’in yetmişli yıllarda yaptığı gibi, tekrar halkla buluşturmak, bütünleştirmek ve iktidara taşımak istiyor. Bilindiği gibi Ecevit, 1972 haziranında genel başkan olduğu zaman “Yeni Cumhuriyet Halk Partisi” sloganıyla yola çıkmış, tüm Anadolu’yu karış karış dolaşmıştı. “Ne ezen, ne ezilen; insanca, hakça bir düzen”, “Toprak işleyenin, su kullananın” diyordu. CHP’yi, 1973 ve 1977 genel seçimlerinde birinci parti yapmayı başarmıştı. 1977 genel seçiminde %42 oy alarak, CHP’yi tarihinde en yüksek başarıya taşımıştı. Üzerinden otuz yıl geçtiği, yeni bir kuşak oluştuğu halde bir daha bu başarıya yaklaşılamadı bile… Kaldı ki, o yıllarda sol’u savunmak, bugünkünden çok daha zordu. Kemal Kılıçdaroğlu, Ecevit’in felsefesi ile, “Yeni Cumhuriyet Halk Partisi” sloganıyla atağa kalktı ve canla başla çalışıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu, amaca ulaşmak için, araçların da önemli olduğunu fark etti. Bu nedenledir ki; yıllardır partinin üst yönetiminde bulunan, ama hiçbir proje üretemeyen, partiye oy kaybettiren jakoben ve hizipçi grubu tasfiye etti. Bunların yerine halk adamı, nosyon ve vizyon sahibi, proje üretebilecek olan bir ekip aldı. Bu karar, çok doğru ve yerindeydi. Özellikle sosyolog ve ekonomistlerden oluşan bu yeni ekip, toplumun temel ihtiyaçlarına yönelik (iş ve aş sorununun çözümü, refahın arttırılması, eğitimin önündeki engellerin kaldırılması gibi) mesajlar verilmeden, toplumla sağlıklı iletişim kurulamayacağını ve oy alınılamayacağını belirlediler. Ve bu amaca yönelik yeni sloganlar ürettiler. “Aile sigortası” bu sloganların en önemlisiydi. “Bedelli askerlik” uygulamasından yoksul halk çocuklarının da, yararlandırılması projesi bir hayli ses getirdi. Ana dil’i konuşmanın en doğal hak olduğu ve önündeki tüm engellerin kaldırılması gerektiği söylemi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da olumlu karşılandı. Otuz sekiz il’de de olsa, Parti’nin tüm üyelerinin katılımıyla ön seçim yapılması, Parti’nin tabanını sevindirdi.İlk kez, genç seçmen kitlesi ile diyalog kurulmaya başlandı. Seçim barajının %10’un altına çekileceği ve milletvekili dokunulmazlığının “kürsü dokunulmazlığı” ile sınırlandırılacağı söylemleri halk nezdinde kabul gördü. Kemal Kılıçdaroğlu’nun malvarlığını açıklaması da, halk tarafından sevilmesine, kabul edilmesine neden oldu. Ayrıca; Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir vefa örneği göstererek, CHP’nin efsanevi lideri Bülent Ecevit için anma toplantısı düzenlemesi, eşi Rahşan Hanımı davet edip, onore etmesi, takdire şayan bir davranıştı. Sol çevrelerden olumlu puan aldı. Bütün bunlar CHP’nin atağa kalktığını gösteren olumlu gelişmeler.
Tüm bu olumlu gelişmelerin yanında, tasfiye olan grubun yazılı ve görsel basında, olumsuz değerlendirmeler yapması doğru davranış değildi. Bu grubun CHP seçmenini etkileyeceğini sanmıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde, Ecevit’ten sonra ilk kez halkın partisi olma yoluna girdi. İktidar olmak için atağa kalktı. Oy oranını yükselteceği kesin.Ne kadar yükselteceğini CHP’nin milletvekili çıkaramadığı otuz beş il belirleyecek. CHP, geçen seçim dönemlerinde, Doğu ve Güneydoğu illeri başta olmak üzere otuz beş ilde milletvekili çıkarabilecek oy’a ulaşamamıştı. Çünkü, yıllardır bu illere hiçbir CHP yöneticisi gitmemişti. Kılıçdaroğlu’nu, Bingöl’de 250-300 kişilik bir grup karşılamıştı. Buna rağmen konuşması, “Bir kişi de olsa konuşacağım”, demesi kararlı olduğunu gösteriyor. Sanıyorum, halk adamı olmak, lider olmak bu. Tabii ki, seçim döneminde bu illere özellikle gidecektir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin önümüzdeki on iki haziran genel seçiminde bu illerden de milletvekili çıkaracağını, oy oranını bir önceki seçime göre bir hayli yükselteceğini düşünüyorum.
Bazı adaylar ileri sürülerek, “Parti sağa kaydı” eleştirisi anlamsız. İnsan sürekli gelişir ve değişir. Sanıyorum, Diyarbakır Eski Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu’nun, Diyarbakır’dan aday gösterilmesi daha yerinde olurdu. Bunun dışında, CHP’de her şey yolunda gözüküyor. 12 Haziran genel seçiminin demokrasimizin gelişmesine katkı sağlaması dileklerimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar