E. TURGUT TEKİN

E. TURGUT TEKİN

CHP’de Osman Ünsal’ın potansiyel oy gücü vardır!

 

Av. Osman Ünsal, CHP’den aday adayı. Hemen söyleyeyim doğru bir karar. CHP Aydın delegeleri sayın Ünsal’ı desteklemeli. Çünkü o, Söke’de oy açısından oldukça potansiyeli yüksek bir oy kaynağıdır.

 

Sadece bunun için değil, bir insan olarak, bir yardımsever olarak da Sökeliler için her kilidi açan bir anahtar gibidir.

 

Söke’de uzun yıllar avukatlık yapmakta olan sayın Ünsal, diğerleri gibi halkı soyup soğana çevirmemiş, adli konularda binlerce Sökeli’ye rehber olmuş, yol göstermiş, asla para ve çıkar uğruna hiçbir kimsenin canını yakmamıştır. Biz öyle avukatlar tanıyoruz ki, bir kuruş için can yakıyor. Fakat Osman Ünsal böyle bir kişi olmadığı gibi, şimdiye kadar da mesleğinin verdiği bu avantajı bir kıyma makinesi gibi kullanmadı.

 

Çünkü o barış adamıdır. CHP Söke İlçe Başkanlığı dönemlerinde, Söke halkı ile CHP arasındaki dostluk köprülerini kurmuş, CHP ile halkı kucaklaştırmış, güler yüzü, sakin duruşu, hoşgörülü yaklaşımları ile partili olsun, olmasın herkesin düşüncelerini dinlemiş, nabza göre şerbet vermeyi bilmiştir. Kısacası Osman Ünsal, halkının içinden doğmuş, halkıyla birlikte yaşamış, onların acılarına, sevinçlerine, tasalarına, kıvançlarına ortak olmuş ve paylaşmış.

 

Bu yazıyı niye yazdım? Bazı okurlarım veya diğer delegelher sanmasınlar ki, “Hoca yanlı, taraf tutuyor” Ben, partilerin iç işlerine karışmam. Hiçbir aday adayını da övüp veya yermem. Ancak, halktan gelen duygu ve düşünceleri de saklayıp, gizleyemem. Bana bu yazıyı yazdırtan olayı size kısaca anlatacağım. Kararı siz verin.

 

23 Mayıs 2007 Çarşamba günü, yanıma Söke’nin köylerinden yaşlı bir adam geldi. Selam verdikten sonra, daha oturmadan:

 

- Gerçek Gazetesi’nde yazı yazan Ensar Turgut Tekin sen misin?

 

Bu soruya şaşırmadım. Çünkü, günde birkaç kişi böyle sorular sorar. Bende alıştım. Ona:

 

“- Buyur amca, dediğin kişi benim. Buyur otur” dedim. Adam bana:

 

“- Sana birşeyler anlatmaya geldim. Adımı, nereli olduğumu, kim olduğumu sormazsan sana birşeyler söyleyeceğim. Yalnız adım ve köyüm yok!..”

 

Sonra tam karşıma oturdu. Aşağı yukarı 75 yaşlarında vardı. Ben, yazık, bunamış galiba diye içimden geçirirken, o bu düşüncelerimi anlamış gibi:

 

“- Yok yok, beni bunamış, deli biri sanma. Aklı başında, yaşlı, inatçı, huysuz bir ihtiyarım. Sana da zararım dokunmaz. Şimdi beni anladın mı? Adıma gelince sayki Hasan, sayki Mehmet ne fark eder? Konuşmasına ara verip, ak saçlarına rağmen kara gür kaşlarını çatarak gözlerime bakmaya başadı. Ben bu bakışa dayanamayıp ona:

 

“- Aklımdan geçmedi desem yalan olur. Ama, siz güçlü sezginizle bu düşüncelerime engel oldunuz. Haydi anlat bakalım. Adam, “Yazacağına söz verirsen anlatacağım” demesin mi!... Ona, yazılacak bir olaysa yazarım. Yazılmayacaksa, yazmam. O, rahatladı. “Yazılacak olay” dedi ve başladı anlatmaya:

 

“- CHP’nin Söke İlçe Başkanı Av. Osman Begi tanırsın. Bu kış, köy gezileri yaparken bizim köye de geldi. Bir saatten fazla köyde kahvede bizlerle sohbet etti. Tarımdan, hayvancılıktan, pamuktan konuştuk. Adam önce bizi konuşturdu ve sabırla dinledi. Sonra kendisi konuştu. Ama, Allah için hep doğruları söyledi. Başka partilerin adamlarının densiz sorularına bile kızmadan cevap verdi. Gerek konuşmalarını, gerekse güler yüzünü, sabrını, sakinliğini, hoşgörüsünü sevdim. O günlerde seçim havası yoktu. Ama o bize dedi ki: “Seçim Kasım’a kalmaz. Hazır olun. Bu hükümetten kurtulacaksınız. Sizi kurtaracak olan sandık yakında önünüze konacak” dediği doğru çıktı. Ben, şimdiye kadar CHP’ye hiç oy vermedim. Deniz Baykal’ı da hiç sevmem. Duydum ki, Osman Bey adaymış. Çoluğumla, çocuğumla oylarımızı ona vereceğiz. Ben, diyeceğimi dedim. Yazmak veya yazmamak sana kalmış!.. De söyle çayımızı içek” Karşıdaki kahveden çay söyledim. Kahveci Mehmet Muslu çayları getirdi. Yudumlarken sordum:

 

- Adını niye saklıyorsun ki, bunda saklanacak birşey yok. O, gülerek:

 

“- Hoca oyun bozanlık etme. Verdiğin misaka (söze) uy. Ben kimliğimi neden sakladım. Sana kısaca anlatayım. Ben “anlat” demeden, anlatmaya başladı. :

 

“- Bizim köy, nalet köydür. Arkamdan “Niye CHP’ye oy verdim” diye teneke çalarlar. Ama ben, CHP’ye değil, Osman Bey’e vereceğim. Çayım ve sözüm bitti. Hayda kal sağlıcakla!... deyip gitti.

 

Böyle bir olaya da DSP ile ilgili olarak tanık olmuştum. Köy gezilerietkili olmuş, o seçimde köylerden DSP’ye oylar akmıştı. Osman Ünsal’ın gerçekten köy ziyaretleri etkili olmuş ki, bu yaşlı adam bana kadar gelmiş. Biz gördüklerimizi, duyduklarımızı yazıyoruz. Osman Ünsal’ın Söke’den TBMM’ne gitmesini elbette hepimiz istiyoruz. Ama delegeler, onu listede kaçıncı sıraya oturtur, onu bilemem ama, şunu açık söylüyorum, Osman Ünsal’ı Söke halkı partili olsun veya olmasın seviyorlar. Diğer aday adaylarına dudak bükerlerken, onu gülümsüyorlar.

 

Daha önce yazdığım bir yazıda “Seçim kadar, seçileceklerde önemlidir” demiştim. Bu yazım çok ses getirmişti. Bir parti, adaylarını belirlerken kendisinden daha çok, halkın beğendiği, sevdiği, oy vereceği aday adaylarını öne çıkarıp listelemelidir. Osman Ünsal’ı halk istiyorsa, öne çıkarmak CHP’ye katkı sağlar. Çünkü CHP’de Osman Ünsal’ın potansiyel oy gücü vardır!... Bu da CHP için bir şanstır, kazançtır. CHP’nin iktidar olması da buna bağlıdır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar