ABDULLAH ZİYA KABAK
BİZİM KAHVEHANE
Zemheri gününden bir gün yaşıyoruz. Kahvehaneye gitmek, bu soğukta akıl harcı değil. Ne var ki alışmış kudurmuştan beterdir derler. Biz de onlardan olduğumuz için, soğuk-ılık. Yağmur-çamur demeden, randevumuza gitmek zorundayız.
Kahveci Osman, her zaman olduğu gibi kahvehanesini hazırlayıp müdavimleri bekliyordu. Dünden bugüne rövanşlarını erteleyen okeyciler, erkenden kahvehanede bittiler. Okey taşlarının çıkardığı gürültü ile sigara dumanının geniz ve göz yakıcı nikotinine dayanmak oldukça güçtü. Basın masasının müdavimlerinden Zühtü Bey, kapıda bitti. Sigara dumanlarının arasında yol alarak, basın masasına ulaştı. Onu gören şef Osman, iki çay ile masaya gelerek oturdu:
- Hayırdır Zühtü Bey, bugün geç kaldın. Üstelik arkadaşlarından da gelen olmadı?
-Ben de bilmiyorum niçin gelmediklerini Osman Bey.
Onlar çaylarını yudumlarken, rötarlı da olsa Yılmaz bey kapıdan içeriye girdi. Masalar arasında zikzaklı yol alarak, basın masasına ulaştı. Birbirleri ile kucaklaştıktan sonra:
- Hayır, ola Yılmaz Bey, bir sorun mu var ki geç kaldınız?
- Bir bel ağrısı, beni eve mıhladı. İnan ki hiç huzurum kalmadı Zühtü Bey.
- İnanıyorum Yılmaz Bey. Bende de var bel tutulması. Her sabah kültürfizik yapıyorum. Çok faydasını görüyorum. Sanada tavsiye ederim. İnan ki birçok ilaçtan daha etkilidir. Unutmadan söyleyeyim. Hoca'nın, hepinize selamı var.
-Kelamı nedir hoca'nın?
-Kelamı, özel nedenlerinden dolayı, uzun bir süre, masamızda bulunmayacak olmasıdır. Arkadaşlar ile bir araya gelince, aramızda oturumu yönetecek bir görevli seçelim.
- Sen hocayı aratmazsın. Bu görevi sen yürütürsün Zühtü Bey.
- Olmaz Yılmaz Bey. Bu konuyu arkadaşlarla konuştuktan sora bir karara bağlarız.
- Sen bilirsin. Zühtü Bey. Biliyorsun ki sen bilirsin denilince savaş olmazmış derler.
- Yılmaz bey, nihayet AKP adayını açıkladı. Ne düşünüyorsun bu konuda?
- Bu konuda düşünceleri m şöyle. Nihayet AKP, iki başlı adaylıktan kurtuldu. Aliyül Mürteza Güzelyağdöken'in adaylığı, kongrede belli olmuştu. Orada hazır bulunan AKP Aydın Milletvekillerinin konuşmalarından anlaşıldığına göre, Ali beyi, açık olmasa da kelime aralarında adaylığını ilan ettiler. Ne var ki burada harcanan İbrahim Adalı olmuştur. İbrahim adalı, hayli bir zaman direndi. Hatta bazı gazeteler, onu, değişik partilere aday olarak yakıştırdılar. O, ser verip sır vermemişti. Ne oldu da AKP'li olmuştu? Bunun cevabını ilerdeki günlerde öğreneceğiz dedi.
Bu sırada, şef Osman, yeni demlediği çaydan servise başladı. İki tanesini basın masasına bıraktı. Zühtü Bey ile Yılmaz Bey, çay molası verdiler. Masada sessizlik hüküm sürerken, Zühtü Bey, başka bir konu açtı:
-Kim ne derse desin, Uğur Mumcu ve öldürülen tüm kalemşorları, rahmetle buradan anıyorum. Oysa bir yazar, kolay yetişmiyor. Ben, iki tip yazar kabul ederim. Birincisi, kendi çizdiği çizgiden yürüyen, yazarlar. İkincisi de dün dündür, bugün bugündür. Zamana göre yazı yazanlardır. Uğur Mumcu, kendi ilkelerine göre yazan bir yazarımızdı.
24 Ocak onun ölüm yıldönümüydü. Neye üzülüyorum biliyormuşsun Yılmaz Bey? Basın olarak, sansürün kaldırılışının yıl dönümünü üzülüyorum. Bir yazar, kağıt üzerindeki yasağa inanarak yazı yazıyor, sonuçta birileri tarafından öldürülüyor. Önce beyinlerdeki sansürü kaldırmak lazım. Yoksa daha nice Uğurlar yok edilecektir. Buradan, Uğur Mumcunun ölüm yıl dönümünü üzülerek anıyorum dedi.
Bugün, basın masasına iki kişi katılmıştı. Zühtü Bey, haftaya buluşmak üzere, oturumu kapattı.