BİRİLERİ “SEHVEN” YAKALANDI…

İşte gerçek!..

İşte çırılçıplak, apaçık, aksi ileri sürülemeyecek kadar net olan gerçek.

Türk silahlı Kuvvetleri’nin bir teğmeni tutuklanması talebi ile adliyeye sevk ediliyor.

Tutuklama usulü çerçevesi içinde cep telefonu kendisinden emniyetçe alınıyor.

Sonra…

Sonra, ertesi gün, teğmenimiz hapiste çilesini doldurmakla meşgulken bir gizli el cep telefonunu açıyor ve belirli bir kaynaktan bu telefona yaklaşık 1,5 dakika içinde Hizbullah terör örgütü üyelerinin telefonları kaydediliyor.

Sonra?..

Sonra telefon kapatılıp, emniyet emanetindeki yerinde “delil” olarak kullanılacağı günü beklemeye koyuluyor…

Lütfen olayın önemini, vahametini ve korkunçluğunu anlayalım.

Lütfen, suça ve suçluya alıştırıldığımız bu karanlık ortamın etkisinden bir an olsun kendimizi sıyıralım.

Ne görüyoruz?..

Bir tarafta bir Türk Silahlı Kuvvetlerinin genç bir su bayı…

Öteki tarafta bu subayımızı Hizbullah terör örgütü ile ilişkilendirmek için telefonuna yasa dışı kayıt yaparak delil elde etmeye çalışan polis üniformalı bir takım kişiler…

Kimdir bu kişiler?

Bu hukuk dışı işleri nasıl yapabilmektedirler?

Kimden ya da kimlerden emir almaktadırlar?

Emniyet olayı doğruluyor ve bu işin “sehven” gerçekleşmiş olduğunu söylüyor.

Yani yanlışlıkla…

Demek oluyor ki, emniyet görevlileri yanlışlıkla TSK subayının telefonunu emanetten alıp, açıyorlar…

Sonra yine yanlışlıkla çok sayıda Hizbullah terör örgütü mensuplarının telefonlarını toplu olarak bu telefona yüklüyorlar.

En sonunda da yine yanlışlıkla bu telefon kayıtlarını birer delil olarak emniyet emanetindeki yerlerine bırakı yorlar.

Ama şüpheli TSK subayımızın avukatı yemiyor, içmiyor ve bu meseleyi açığa çıkartıyor… Konu ilgili mahkemeye ve medyaya yansıyor.

Sonuç: Emniyet mahkemeye yazdığı resmi bir yazı ile “suç”un işlendiğini kabul etmek durumunda kalıyor!..

Şimdi oturup soğukkanlılıkla düşünmemiz gerekmektedir.

Tarafsız bir gözle, doğru ve dürüst bir biçimde…

Polisin sahte delil ürettiği bir mekanizma içerisinde adalet nasıl gerçekleşebilecektir?..

Hâkim ve savcıları atama yetkisi siyasi bir çekişmenin birinci gündem maddesi haline gelmişse, o senin mahkemen, bu benim mahkemem, onlar senin yargıçların, bunlar benim hâkimlerin ayrışması adalet mekanizmasını sarıp sarmalamışsa, hukuk nasıl işleyecektir?

Vatandaşın adalete olan güveni nasıl yeniden oluşturulacaktır?

Müebbet hapis hükümlüsü Hizbullah sanıkları sokaklarda davullu zurnalı gösteriler yaparken, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına kara çalmak için emniyet güçleri sahte delil üretme aşamasına kadar gelip dayanmış ise, bu Devlet nasıl tekrar bir hukuk devleti haline getirilecektir?..

Sokaktaki vatandaş [yani sade suya tirit yurttaş] bu sorulara verilecek yanıtı beklemektedir.

Merakla, ilgiyle, heyecanla beklemektedir…

Evet… Şimdilik sadece beklemektedir.

Gün ola, hayır ola…

Önceki ve Sonraki Yazılar