FARUK HAKSAL
BAYRAM ve BARIŞ ve YETKİNLİK ve İNSAN…
“Bayramlar, küslerin barıştığı, kırgınlık ve soğuklukların ısıtıldığı bir barış ortamıdır…”
Bize böyle öğrettiler.
Ancak bu noktada size bir soru:
- Kişisel çatışmalar, eğer bir bayram sabahı sonlandırılabilecek nitelikteki basit “şey”lerse, niçin beklenir bayram günlerinin gelmesi?..
Var mı inandırıcı bir yanıtınız?. Bizim yok.
Bizce bayram bir vesiledir…
Önemli olan, iki insan arasındaki dostluğun yıpranan sıvalarını onaracak olan esas öğe, o insanların içindeki olgunluk ve sahip oldukları kültür düzeyidir.
Eğer bir insanın içi, kin ve nefret duyguları ile fokur fokur kaynayıp köpürüyorsa, o insanın üstüne beş bayram namazının sevabını damlatsanız, sonuç sıfırdır…
Eğer o insan, düşmanlık duygularının, çekememezlik ve kıskançlık tohumlarının yeşerdiği bir ortamın ürünü ise, bir bayram sabahının efsunlu büyüsü ile bütün bu olumsuzlukların kaynağında yer alan aşağılık kompleksini yenip, alt edebilmesi mümkün değildir…
Yazdığım yazıları eleştiren e-posta mesajlarındaki ortak düşünce şu:
• Ülke bu durumdayken, toplumsal sorunları bir kenara bırakıp, insanla ilgili meselelere neden bu kadar çok yer veriyorsunuz?..
Evet, doğru söylüyorlar bu düşüncenin sahipleri… Ülke tıpkı dedikleri yerde ve söyledikleri gibi can çekişip durmaktadır.
Ama o ülkeyi o çukura itip, yuvarlayan da insanlardır… Oradan çıkartacak olanlar da insanlar!..
Bizim eksiğimiz o insan kalitesini, düzeyini ve bilincini yaratamamış olmamızdadır…
Erdal Atabek hocamızın önümüze koyduğu hedef bu noktada önem kazanmaktadır:
• Yetkin insan, örgütlü toplum!..
İşte meselenin özü ve esası budur…
Bu noktadadır.
Bu iskelededir!..
Ve eğer içinde olduğumuz gemi dümenini aydınlığa doğru kıracaksa, bu limandan demir alacaktır…
İnsanımız yetkin bir mertebeye ulaşmadan, dümene geçip o gemiyi limandan hareket ettirmesini beklemek gerçekçi bir umut değildir.
Çünkü ancak yetkin insanlar, “aydınlığın” tanımında anlaşıp, birleşebilirler…
Sadece yetkin insanlar, aydınlık bir dünyanın özlemini gerçekten duyabilir ve onun için verilecek dişe diş bir mücadelenin neferi olma alçak gönüllülüğünü gösterebilirler.
Ve yalnız yetkin insanlar, dünyaya ve çevrelerine kişisel çekişmelerin, kıskançlıkların ve kısır didişmelerin üzerinden bakabilirler…
Çünkü aydınlık toplum, hakça paylaşım, özgür bir ülke ve benzeri toplumsal taleplerin her biri sadece ve sadece insan içindir…
İnsanı yetkin kılmak, kültürlü ve aydınlık kafalı yapmak ve refah içinde yaşatmak içindir.
Ötesi laf-ı güzaftır her sözün, her söylemin ve her eylemin…
Bu amaçlara doğru yönümüzü çevirmemişsek, ne yapsak nafiledir, ne etsek boşunadır…
Aksi halde yüz adet bayram kutlaması yapsak, tanıdık tanımadık tüm yaşlıların ellerini öpsek, hiçbir sonuca ulaşamayız.
Çünkü bayram günlerinde birbiri ile barışabilecek nitelikteki insanlar, ancak dünyayla, çevreleri ile [ve en önemlisi] kendileri ile barışık “yetkin” kişiler olabilir…
Siyasete; oturduğu koltukta göbeğini kaşıyarak, insanlara sinsice arkalarından yaklaşıp vurmak için fırsat kollayanlar ve toplumsal mücadeleye, bin/bir hesabın çemberi içinden yuvarlanarak ulaşanlar ve böylece de yıldızlarını parlatmayla çalışan insanlar değil…
www.soruyusormak.com
www.akceder.com