E. TURGUT TEKİN
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEDE MİLLİYETÇİLİK KAVRAMI
Fransız İhtilali ile başlayıp imparatorlukları çökerten Milliyetçilik akımları nihayet Osmanlı İmparatorluğunu da içten ve dıştan yapılan baskılar, ayaklanmalar, savaşlar sonunda çökertti. Birinci Dünya Savaşından sonra çökertti. Birinci Dünya Savaşından sonra Türklere ancak Orta Anadolu bırakılıp, diğer bölgelerimiz galip devletlerin istemleri doğrultusunda paylaştırıldı. Yani koca imparatorluktan elimizde fazla bir şey kalmadı. Bu durumu gören Mustafa Kemal Paşa, bu devleti ve bu milleti mevcut İstanbul Hükümetinin ve onun başı padişahın kurtarma imkan ve iradesi kalmamıştı. Bu amaçla İstanbuldan Anadoluya geçerek, bu vatanın asil sahibi olan Anadolu İnsanına yaslanıp ondan güç almaktan başka hiçbir çareye baş vurmadı. O, ancak Anadolu İnsanının vatandaşlık ruhuna ve gücüne inanıyordu. Öyle inandığı gibi de yaptı.
Bu amaçla 19 Mayıs 1919da Bandırma vapuru ile İstanbuldan ayrılarak Samsunda karaya çıktı. Oradan Amasyaya geçerek resmen kurtuluş herekatını başlattı. Amasyadan Erzurma, Erzurumdan Sivasa ve Sivastan da Ankaraya geçerek resmen ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞInı başlattı. Ankarada 23 Nisan 1920de TBMMsini topladı. Yeni TBMMi Hükümetini kurdu. Bu mecliste birçok kararlar alındı ve yasalar yapıldı. Halka ve Meclise VATANIN BİR BÜTÜN OLDU⁄UNU, BUNUN ASLA PARÇALANAMIYACA⁄INI ANLATTI Yine MİLLETİ VE VATANI, ANCAK MİLLETİN AZİM VE KARARININ KURTARACA⁄INI söyledi. Ulusal Kurtuluş Savaşının temelini bu mantık ve felsefe üzerine oturttu. Bağımsızlıktan, özgürlükten söz etti. Halka ve orduya, YA İSTİKLAL, YA ÖLÜMün anlamını anlattı. Bu biliniç ve düşünceyi onlara kazandırdı. Halkın ruhunu önce bu tür söylemlerle besleyip savaşa hazırladı. Onun Anadolu insanına verdiği bu güç ve motivasyon, yerli azınlıkların haince içten vurmaları, düşmanların vatanlarını parçalayıp kendilerini uşak etmeye çalışmalarından kaynaklanan emperyalist emelleri, Anadolu insanını birbirine bağlamayı sağladı. Bu bağlanmadan yeni bir Anadolu Türk Milliyetçiliği bilinci doğdu. Bu bilinç örgütlenmeyi, Anadolu insanını Mustafa Kemal Paşanın bayrağı altında milli bir güç olarak birleştirdi. Böylece adına Ulusal Güç dediğimiz büyük bir ulusal güç potansiyeli oluştu. İşte bu potansiyel güç, ANADOLU TÜRKLERİ MİLLİYETÇİLİ⁄İNİ DO⁄URDU. Bu milliyetçiliğin ruhu VATAN BİRLİ⁄İNE, ULUSAL BİRLİ⁄E, ÜLKÜ BİRLİ⁄İNE, BAYRAK BİRLİ⁄İNE, DİL VE KÜLTÜR BİRLİ⁄İNE, TARİH BİRLİ⁄İNE dayanır. Burada saymadığımız DİN VE IRK BİRLİ⁄İ de var. Bu iki temel kavram Ulusal Kurtuluş Savaşımızda fazla etkili olmamış, hatta dinimizi temsil yetkisine sahip Halife ve ordusu Ulusal Kurtuluş savaşımıza karşı çıkmıştır. Padişah ve halifeye karşı çıkıldığını iddia etmiş, düşmanla birlikte vatana ihanet etmiştir. Oysa peygamber Efendimizin HUBBÜL VATAN YANİ VATAN SEVGİSİ İMANDANDIR SÖZÜNE BİLE TERS DÜfiMÜfiTÜR. Bir avuç vatan sever düşmanla boğuşurken vatanı uğruna canlarını seve seve verirken, diğerleri düşmanla işbirliği yaparak vatana ihanet etmişlerdir. Aynı dinin mensubu olan Araplar ise bizi arkamızdan vurmuşlardır. Halifenin cihat çağrısına diğer Müslüman devletler katılmamıştır. Demek ki din, milli duyguların galeyana getirilmesinde diğer bağlar kadar etkili olamıyor. İkinci Dünya Savaşı cehennemini yaşayan ulusların çoğunluğu aynı dine bağlı olmalarına rağmen birbirlerinin etlerini yediler. Yine aynı ırktan ve kökenden oluşan Koreliler, Viyetnamlılarda birbirlerinin en büyük düşmanıdırlar. Elbetteki Milliyetçilik unsurunda din ve ırk birliğinin de etken olduğunu biliyoruz. Yugoslavyanın parçalanmasından sonra Sırpların Bosna-Hersekde yaptıkları katliamlar karşısında hepimizin yürekleri burkulmuştur. Bunun başlıca nedeni de orada katledilenlerin bizim dinimizden olmalarıdır. 1. Dünya Savaşı Döneminde Enver Paşa ve ittihatçıların milliyetçilik anlayışı ile Atatürkün ulusal kurtuluş savaşı dönemindeki milliyetçilik anlayışı arasında çok fark vardır. Çanakkalede Mehmetçikle omuz omuza savaşıp vatanı ve ulusu için şehit düşmüş gayri Müslüman askerlerimiz vardı. Ama Enver Paşa Teşkilat-ı Mahsusadan Kuşçubaşı Eşref Beye hazırlattığı raporda, Ege Bölgesindeki Rumlar sakıncalı görülmüştü. Hatta bir kısım Rum İç Anadoluya gönderilmişti. Kurtuluş Savaşından sonra Atatürkle ters düşen ittihatçıların temelinde bu görüş ayrılığı vardı. Bu da onları İzmir Suikastine kadar götürdü. Atatürk bu acı gerçeklerden sonra laiklik temeline oturan ünlü devrim ve ilkelerini hayata geçirdi. Atatürk Devrim ve İlkeleri, Türk Ulusal Kurtuluş Savaşındaki ulusal bilinç ve hareketten kaynaklanmıştır. Din ve mezhebi, etnik kökeni, her ne olursa olsun birinci sınıf Türk vatandaşı olarak kabul edilmiştir. Vatan, millet, ülkü, kültür, dil, din bağları ile birbirlerine bağlanmış, ulusu ve vatanı ile bölünmez bir bütün olmuşlardır. Bugün bu bütünlüğümüzü bozmaya çalışan iç ve dış düşmanlarımız dün olduğu gibi bugünde vardır ve yarında olacaktır.
Ulusça dikkat etmemiz gereken en önemli nokta Atatürk ilke ve inkılaplarından ödün vermeden Anadolu Türkleri ve Kurtuluş Savaşı ruhunu yaşatarak Atatürkçü Düşünceden güç alan Anadolu Türkleri Milliyetçiliğini yaşatmaktadır. Bu düşüncede kelle avcılığı, ırk ve din ayrımı asla yoktur. Irkı ve dini ne olursa olsun bu devletin vatandaşlığını kabullenip benimsemişse birinci sınıf vatandaşımızdır. Atatürk Milliyetçiliğinden sapanlar onun deyimi ile delalet içindedirler. Biz buna Anadolu İnsanlarının kardeşliğine inanıyoruz.