AMASYA'DA BİR HAFTA SONU (2)


Uluhan oteli tarihin içinden çıkmış gibi, şark usulü yapısı ve ahşap donanımıyla insanı saran bir konak. Hiç yabancılık çekmeden konaklayacağım bir yere gelmiş olmaktan mutlanıyorum. Otel lobisinde  günün ilk  kahvesini yudumlarken elime geçen broşürü inceliyorum. Kısa ve net bir tanıtım yapmış." 322 bin nüfuslu kent,Yeşilırmak vadisi Harşena Dağı eteklerine kurulmuş, 8 bin yılın üzerindeki eski tarihi boyunca, bir çok  krallığa başkentlik yapmış, diğer bir çok Anadolu kenti gibi bilim adamları, sanatkarlar, şairler yetiştirmiş, şehzadelerin eğitim gördüğü bir belde olmuştur." 
  "Kurtuluş savaşının başlangıç temelleri de Amasya'da atılmıştır. Amasya, tarihi ve kültürel zenginlikleri yanı sıra, özellikle Yeşilırmak kıyısına yapılmış Yalıboyu evleri ile dikkat çekmektedir. Dünyanın en güzel Misket elması, kirazı, şeftalisi ve bamyasının üretildiği, tarih ve doğanın birlikte bulunduğu ilginç bir antik kent görmek istiyorsanız sıcakkanlı ve misafirperver Amasya sizi bekliyor." Ben de bu beklentiye iyi ki karşılık verip buralara gelmiş olmaktan büyük bir keyif aldım. Yazdan kalma bir güneşli ama serin bir hava var. Gezilecek görülecek o denli çok yer var ki, iki güne bu geziyi eksiksiz tamamlayabilmek için kendimi dışarı atıyorum. İki dağın arasında, Yeşil ırmağın iki yanına kurulmuş Amasya sokakları bir zaman tüneli gibi otelden çıkınca başka bir zamana yolculuk yapıyormuş gibi hissediyorsunuz kendinizi. Yeşilırmak boyunca kent içine yürürken eski doğal yapısını bozmamış yapıların görüntüsü ırmağın kıyısına işlenmiş minyatür bir tabloyu andırıyor. Nazlı bir gelin gibi süzüle süzüle akan ırmağın üzerine düşen yalı boyu konaklarının silueti görülmeye değer bir manzara. Kral mezarlarının ihtişamlı görüntüsü altında sıralanmış eski yapı evler, tarihin kucağındaymış hissi veriyor insan. Hayranlıkla izlediğim yol beni Roma döneminden kalma alçak köprüye getiriyor. Karşıya geçtiğimde en kestirmeden Sevda Kenti Amasya'nın Ferhat İle Şirin Aşıklar Müzesine yollanıyorum. Ferhat'ın öyküsü;
     "Azerbaycan’da Erzen kentinin kadın hükümdarı Mehmene Bânu kız kardeşi Şirin için bir köşk yaptırmıştır. Köşkü süsleme işini o yörenin en usta süslemecisi (nakkaş) Ferhad’a verirler. Ferhad, çalışırken Şirin’i görür ve ona âşık olur. Mehmene Bânu da Ferhad’ı sevmektedir. Bu nedenle Şirin’le evlenmesini istemez, karşı çıkar. Ferhad bir gezi sırasında Amasya kentinin hükümdarı Hürmüz Şah ile tanışır. Hürmüz Şah Ferhad’ın başına gelenleri dinleyince onu yanına alır. Birlikte Erzen’e giderler. Hürmüz Şah, Şirin’i Ferhad için Mehmene Bânu’dan ister. Mehmene Bânu karşı çıkınca iki hükümdar birbirlerine savaş açarlar. Savaş sırasında Hürmüz Şah’ın oğlu da Şirin’e âşık olur. Savaş sonunda yenilen Mehmene Bânu her şeyi bırakarak kaçar. Şirin Amasya’ya getirilir. Oğlunun da Şirin’e âşık olduğunu öğrenen Hürmüz Şah güç durumda kalır. En sonunda Ferhad’a başarılması güç bir iş verir ve bu işi başarması koşuluyla Şirin’e kavuşabileceğini söyler. Ferhad, Amasya yakınlarındaki bir dağı delecek ve kente oradan su getirecektir. Ancak bu işi başarırsa Şirin’le evlenebilecektir. Ferhad büyük bir coşku ile işe koyulur ve bir süre sonra işin sonuna yaklaşır. Ferhad’ın bu işi başaracağını anlayan Hürmüz Şah, çalıştığı bir dağda Ferhad’a yaşlı bir kadınla Şirin’in öldüğü haberini yollar. Bu yalan habere inanan Ferhad, Şirin’in ölüm acısına dayanamaz ve dağları deldiği gürzünün canına kıymak amacıyla havaya fırlatır ve yere düşen gürzün altında kalarak ölür. Ferhad’ın ölüm haberini alan Şirin de bir hançerle kendini öldürür. İki sevgiliyi yan yana gömerler. Söylenceye göre; her bahar Ferhat’ın mezarı üstünde kırmızı, Şirin’in mezarı üstünde beyaz bir gül ve aralarında da bir diken çıkmaktadır." (devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar