İSMAİL VERGİLİ
ABD ve AB Türkiyenin dostu mu, düşmanı mı?
Aziz Milletim (Türkiyem), yakın gelecekteki büyük tehlikenin farkında mısın? Türkiye Cumhuriyetinin, vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ve devletin üniter yapısı parçalanmak üzeredir. Farkında mısın?
Ey Aziz Milletim, uyuyor musun? üzerine ölü toprağı mı serpildi?
Senin genlerinde "kölelik" yoktur. Senin genlerinde "özgürlük ve bağımsızlık erdemleri vardır. Atam, Büyük ATATÜRK, "özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir." derken; Türk olmanın faziletini ve yüceliğini vurgulamaktadır. "Ne mutlu Türküm diyene." derken de, Türk olmanın ayrıcalığını ve üstün bir insan soyu olduğnu vurgulamaktadır. Ne var ki bugünlerde bazıları "Ne mutlu Türküm deme." zorluğu içinde bulunmaktalar...
Aziz Milletim, Türkiye Cumhuriyetinin vatanı ve milleti ile bölünmez bütünlüğü tehlikededir derken, konuyu abartmıyorum. Gerçekleri söylemeye çalışıyorum.
Ben bir Tarihçi, bir Diplomat, bir Hukukçu da değilim. Hatta bir Siyaset Bilimci hiçte değilim. Ancak söz konusu ettiğim tehlikeleri görmek için, illa da bir tarihçi, bir diplomat, bir hukukçu ve de bir Siyaset bilimcisi olmak gerekmiyor. Emekli bir Öğretmen olarak, bugün ülkemin içinde bulunduğu kötü koşulları görmek hiç de zor değil. Aklı başında olan her yurttaşın görmesi ve bilmesi gereken acı bir gerçektir.
İşte şimdi bu gerçekleri sırası ile anlatmak istiyorum. Bu gerçekleri anlatabilmem için, Türkiye Cumhuriyetinin, Dünya uluslarıyla olan ilişkilerine değinmek zorundayım. Bunu yaparken, tarihi (A' dan, Z' ye) kadar yeniden yazmayacağım. ABD ve AB ülkeleri, Türkiye Cumhuriyetinin dostu mu, düşmanı mı? Bu soruya yanıt bulmaya çalışacagım. Bunun için de 20. yüzyılın başına dönmemiz gerekiyor
600 yıllık koskoca Osmanlı İmparatorluğu, çeşitli nedenlerle, köhnemiş yönetimi sonucu," Hasta Adam" durumuna düşer. Avrupanın emperyalist ülkeleri, bu hasta adamı tedavi etmeleri gerekirken, bir birlik oluşturup, hastanın boğazını sıkıp öldürüp, topraklarını paylaşma planlarını yaparlar. Haçlı Seferleriyle yapamadıklarını, Sevr Barışı ile yapmaya çalışırlar. Osmanlı Padişahı bu kötü koşul karşısında çaresiz kalıp, kendi ve ailesinin hayatını düşünerek, Sevr Barışnı kabul etmek zorunda kalır Anadolu dört bir taraftan kuşatılır ve işgal edilir.
Genlerinde özgürlük ve bağımsızlık olan Türk ulusunun bir evladı, hayatı pahasına bu kötü koşulda ülkesine sahip çıkar. Önder olur. Türk Kurtuluş Savaşını yapar. Yedi düvel Avrupayı yener. Türk Ulusunun Atası olur. "ATATÜRK" olur. 24 Temmuz 1923 tarihinde, LOZAN'da çetin müzakereler sonucu, bugünkü sınırlarımız mağrur Avrupa'ya ve bütün dünyaya kabul ettirilir ve LOZAN BARIŞI" imzalanır. Lozan Barışını imzalayan İngiltere temsilcisi, "Bu belgeyi imzaladık ama, gelecek zamanda bıı hakları geri alacağız." der. Lozan Barışı Belgesi, Türk Ulusunun " NAMUS- ŞEREF ve ONUR" belgesidir... ABD, Lozan Barış Antlaşmasını tanımamış ve imzalamamıştır...
Lozan Barışından sonra, 29 Ekim 1923te Cumhuriyet ilan edilir. Atatürk'ün 15 yıllık döneminde ve önderliğinde, Türkiye Cumhuriyeti tarihte görülmemiş bir kalkınma hızını yakalar. Millet-Devlet elele, Karma Ekonomi modeli ile, Kamu İktisadi Devlet Kuruluşları oluşturulur. Edirne den, Vana, Samsundan, Adanaya kadar yurdun dört bir yanı Demir yolu ağı ile örülür. Yurdun her tarafında çeşitli fabrikalar kurulur.
Atatürk, ekonomist bir iktisatçıydı. Yaşamı tasarrufa yönelikti. Bu nedenle de yurt dışı gezileri pek yapmadı. Ancak dünya devlet adamları, adeta yarışırcasına Türkiye'ye gelip, Atatürk'le tanışıp, onun feyzinden yararlanmaya çalıştılar. Bu devlet adamları arasında mağrur İngiltere Kralı da vardır.
Atatürk zamanında kurulan fabrikalarda, Türk İşçisi iş sahibi olur.
Bir ekmek bulur, mutlu yaşamaya başlar. Bu mutlu yaşamın kaynağı olan (KİT.) ler, zaman gelir "özelleştirme" adı altında, tekelci sermayeye ve de yabancı sermayeye satıldı ve satılıyor. Ülkenin bankaları, fabrikaları ve hatta şehit kanıyla ıslanmış vatan toprağı satılıyor. Ülkenin içinde bulunduğu bu çıkmazı aşağıda daha geniş açıklayacağım. Bu kötü koşulun temelinde yatan acı gerçek bana göre şudur; Türk Milleti, Atatürkten sonra, Atatürk gibi bir devlet adamı yetiştirememenin sıkıntısını çekiyor bugün. 1945'lerdden bugüne kadar devlet adamlarımız bana göre uluslararası ilişkilerde, Türk'ün onurunu ve bağımsızlığını iyi temsil edemediler ve koruyamadılar.
ABD ile 1952' lerde yapılan ikili anlaşmalarla Türk Ulusunun bağımsızlığı adeta kösteklendi. ABD'ye bağımlı hale getirildik. ABD, her işimize burnunu sokar oldu. Adeta ABD'nin satranç taşı piyonu olduk. Kore savaşına katıldık. Bizim Kore Savaşında işimiz ne idi? Atatürk zamanında Kayseri'de kurulan uçak fabrikasında üretilen uçaklardan 12 tanesini o yıllarda Danimarkaya sattık. üretilen uçakların bir kısmıyla da, Türk Hava Kurumuna pilot yetiştirilmede eğitim uçakları olarak kullanıldı. Ancak ABD, 1952'lerde Türkiye ile yaptığı ikili anlaşmalarla, Kayseri'deki bu uçak fabrikasını uçak bakım atölyesine dönüştürmeyi sağlamıştır. ABD, dünya uçak pazarını ortak olacak, kalkınmasını tamamlamış bir Türkiyeyi Asya, Avrupa ve Afrika üçgeninde kendisine rakip olmasını ister mi? Tabi ki istemez. İşte bu nedenlerle Türkiye'nin sanayii kalkınmasını ve teknolojik kalkınmasını bir şekilde durdurmak gerekiyordu. Bunu başardı. İkinci Dünya Savaşı sonunda NATO kurıldu. Türkiye, komunizm öcüsü ile Nato'ya üye oldu. soğuk savaş yıllarında, SSCB' ne karşı Nato'nun ön jandarma karakolu olarak görev yaptı. SSCB'liği 1990'larda dağılınca, ABD'nin Türkiye'ye ihtiyacı kalmadı. Öküz öldü, ortaklık bozuldu. ABD, tek kutuplu dünyanın lideri oldu. ( BOP'u) uygulamaya başladı. Afrika, Ortadoğu ve Asya'daki Türk ülkelerine kadar olan enerji kaynaklarını eline geçirme eylemine girişti. Yoktan bahanelerle, Afganistanı ve Irak'ı işgal etti. Bu enerji kaynakları yolu üzerinde eylemine engel teşkil edecek bir ülke var. O' da Türkiye'dir. O halde Türkiye'yi parçalayarak zayıflatmak gerekiyor. Bı nedenle de Türkiye Cumhuriyetinin üniter yapısını bozmak gereklidir. Bunun içinde Türk Halkını etnik yönden Türk-Kürt, inanç yönünden, Alevi-Sünni, ideolojik yönden Sağ-Sol gibi guruplara ayırıp, zayıflatıp halkı birbirine düşürmek gerekiyordu. Bunu başardı. Türk Halkının "ULUS" bilincini kırarak, ümmet toplumuna dönüştürülmeliydi, Ilımlı İslam modelini geliştirerek, bunu kabul ettirme çabasına girdi. Türk halkının asli unsuru olan, Kürt halkının bir kısmını örgütleyerek, bölücü örgüt "PKK"yı oluşturdu. PKK'yı sözde insan hakları ve özgürlük düşüncesi ile kışkırtarak, Türk askerini kalleşçe saldırıp şehit etme fırsatları yaratarak, çeşitli lojistik ve politik desteklerle Türk dostluğuna ihanet etmektedir.
Aziz Türk Milleti, ABD ve AB'nin, Türkiyenin varlığını tehtit eden korkunç planlar içinde olduğnu biliyor musun? Şimdi bu plan ve tehlikeyi maddeleyerek açıklamaya çalışacağım:
1- Türkiye'yi eyaletlere bölecekler. Bunu biliyor musun?
2- Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğusunda bir Kürdistan devleti kuracaklar. Türkiye'yi bölen bir harita çizilmiştir. Haberin var mı?
3- Türkiye'ye sözde Ermeni soykırımı kabul ettirecekler. Bınun sonucu olarak da, sözde Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk'un verdiği rakam bir milyon Ermeninin kan bedeli ödetilecek ve Doğu illerimizden toprak talep edilecek. Bunu da biliyormusun? Haberin var mı?
4- İstanbuldaki Rum Patrikhanesine " EKÜMENİK"lik verilecek. Yani İtalya'daki "VATİKAN"gibi, İstanbul' da da dini bir Rum Devleti kurulacak. Bunu da biliyor mıısun?
5- Kıbrıs bir Rum adası olacak. Haberin var mı?
6- Atatürk'ü sevmek bir suç olacak. Resimleri devlet dairelerinden indirilecek. Nitekim AB'nin istek ve dayatmasıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri Brövesinden Atatürk'ün resmi zaten çıkarılmıştır. Bunu da biliyor musun?
7- Türkiye'nin akar sularının kullanımı ve denetimi uluslar arası bir Komüsyona bırakılacak. Bundan da haberin var mı?
8- Lozan Barış Antlaşmasının içeriğindeki hükümlerin değiştirilmesi planlanıyor. Türk Halkının asli Unsuru Kürtler ve Aleviler azınlık olarak nitelenmeye çalışılıyor. Böylece Türk Devletinin üniter yapısı parçalanacak. Bundan da haberin var mı?
9- ABD, Irak'ta Türk Askerinin başına çuval geçirildi. Türk'ün onurıınu rencide etti. Bu kötü koşul karşısında yöneticilerimizin gıkı bile çıkmadı. Hani ABD, dostumuz ve de stratejik ortağımızdı? Yerin dibine batsın böyle ortaklık ve dostluk...
10- 1915-1918 yılları arasında, Avrupa'nın Emperyalist Devletleri birleşerek Anadolu'yu işgal ettiler. Bu işkalde, hain Ermeni çeteleri de düşmanla birleşerek, Türk Askerini kalleşçe arkadan vurdular. Bıı savaş şartları içinde, Türk Askerinin vatanını savunması ve kendini koruması sonucu savaş şartları içinde olan olaylarda, ölen Ermenilerin hainliği ve suçunu görmüyorlar da, Türkiye'yi sözde soykırımı yaptı diye 90 yıl sonra, suçlamaya çalışıyorlar. Bu düpedüz haksızlıktır. Tarihi gerçekleri inkar etmektir. Bu davranış çifte standartlıktır ve iki yüzlülüktür. Komşumuz Ermenistan yöneticileri de bu yalana inanarak, üzerinden asır geçmiş ve iyi olmuş bir yarayı kaşımaktadır. Bu davranış komşuluk ilişkilerine asla yakışmaz. Uyuyan arslanı uyandırmamak gerekir...
ABD ve AB ülkeleri bu Ermeni sözde soy kırımı sakızını çok çiğner oldular. Kendileri bir kez aynaya baksınlar. Kimi ve neyi göreceklerdir?
ABD, sen Kızılderili soykırımını yapmadın mı? Japonya'ya Atom Bombasını atıp, yüzbinlerce insanı öldürmedin mi? Vietmamda kan dökmedin mi?
Afrika'da Somali'de 800 bin insanın ölümüne sebep olmadın mı? Afganistanda kan dökmüyormusun? Demokrasi ve insan hakları havariliğinle, Okyanuslar ötesinden gelip, Irak'ı işgal edip, kadın, çocuk ihtiyar ve yaşlı demeden bir milyon insanı öldürmen soykırım değil midir? Sana bu cellatlık görevini kim verdi? Hele sen insan hakları ve demokrasi sözcüğünü hiç mi hiç ağzına alman yakışmıyor.
FRANSA sen, Cezayirde soykırım yapmadın mı?
ALMANYA sen, 1940'larda Yahudi soykırımını yapmadın mı?
İNGİLTERE sen, Avustralyada, Hindistan'da ve Kanada'da soykırımı yapmadın mı?
Daha İtalya'yı, Hollandayı, Belçikayı ve İspanyayı da saymam mümkündür. Türkiye'yi sözde Ermeni soykırımı ile suçlamak, parlementolarınızdan yasalar çıkartmak, en azından uluslar arası hukuğu hiçe saymak olur ki; bu davranış çifte standartlıktır, iki yüzlülüktür ve tarihi inka: etme iğrençliğidir...
Ey Aziz Milletim, bu tarihi yalan suçlama karşısında, İktidarıyla ve ihalefetiyle birlik olup,Türk'ün onurunu, şerefini ve bağımsızlığını korumak için neden dik duramıyorsun? Yılanın başını küçükken ezmek gerekir
Yarınlarda uluslararası mahkemelerde mahkum edilirken, iddia edilen insan sayısının kan bedelini ve toprak taleplerini karşılaya bilecek misin? Anadolu'da bir halk deyimi vardır. Haylamasını bilmeyen çoban, sürüye kurdu kendisi davet edermiş derler. İşte bu nedenle Türk Milleti, Atatürk'ten sonra, Atatürk gibi bir devlet adamı yetiştiremedi derken abartmıyorım. Bu haksızlıklar karşısında, Türkün onurunu ve bağımsızlığını korkmadan koruyacak ve dik duracak yöneticiler isterim ülkemde Bu isteğim bir yurttaşlık hakkıdır. Bu haksızlıklar karşısında, iktidarıyla ve muhalefetiyle birlik olup, İsviçre'de Lozan'da bu soy kırımına tarihi bir yalan diyen ve Türkün onurunu korumaya çalışan Doğu Perinçek'in yanında olup, maalesef dik duramadık...
Ey Aziz Milletim, Ülkemin toprakları özelleştirme" adı altında yabancılara satılıyor. Yazılı ve görsel basından öğrendiğim bilgileri bu konuda haberi ve bilgisi olmayan yurttaşlarıma duyıırmak istiyorum. ülkemizden toprak satın alan ülkeler:
a) İsrail, Türkiyenin Güneydoğusunda (GAP) Bölgesinde, Dicle ve Fırat ırmakları arasında 500 bin dönüm toprak satın almıştır. İsrail'in gözü bu bölgededir. Küresel ısınmanın getirdiği tehlike, su üzerinde odaklanmaktadır. Su, gelecekte savaş sebepleri olacaktır. Kutsal kitap olan TEVRAT'ın Tekvin bölümünde Bap 2, Ayet 14te Rab Allah, İsrail Oğullarına Dicle ve Fırat arasını size vatan verdim diyor. İsrail'in bu bölgeden toprak alması hayra alamet midir? Zira İsrail, 1945'lerde de bugünkü vatanlarını oluşturan toprakları Araplardan ve Filistinlilerden satır almamış mıydı?
b) Başta ABD olmak üzere, AB ülkeleri, ayrıca Araplar, Ruslar ve daha bir çok ülkeler, İskenderun Körfezinden, İstanbul Boğazı kıyılarına kadar Akdeniz, Ege Denizi ve Marmara Denizi sahil şeridi boyunca, 400 bin dönüm toprak satılmıştır.
Aziz Milletim, her karışı Kurtuluş Savaşında şehit kanlarıyla sulanmadı mı? Atalarımız bu toprakları bize vatan olarak bırakmadılar mı?
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa VATAN dır."
Aziz Milletim şimdi soruyorum. Satılsın mı bu topraklar? Parçalansın mı bu vatan? Söze başlarken bu tehlikeye dikkat çekmiştim. Bu tehlikenin farkına vardın mı? Eğer vardınsa, bu tehlikeyi göğüsleyecek cesareti ve kuvveti kendinde bulabiliyor mıısun? O kuvvet,
Damarlarında ki asil kanda mevcuttur
Duygu ve düşüncelerimi paylaşan yurttaşlarımı saygı ve sevgiyle esenlerim.