FARUK HAKSAL
31 KISIM TEKMİLİ BİRDEN…
Hepimiz her akşam televizyon ekranlarında TBMM genel kurulunu izliyoruz.
Peki, ne görüyoruz?
Kavga, kıyamet, yumruklar, ısırmalar, hakaretler, küfürler…
Hayır…
Biz gerçeği göremiyoruz!
Boyalı ekran bize neyi gösteriyorsa onu görüyoruz.
Nasıl gösteriyorsa, öyle görüyoruz…
Reyting kıstası, kapitalizmin ve onun ağa-babalarının sihirli değneğidir.
Önemsenen ve ölçü alınan temel unsur “genel-kamuoyu”nun kültürel düzeyidir.
Bu düzeyi çimdikleyerek izleyiciği ekran başında tutacak olan maharetle kurgulanmış “haber değeri”dir.
Ölçü budur; kıstas budur…
Bu kıstasın temelinde de halkı güdüleme amacı bulunmaktadır.
Halk hangi yöne “deh-deh”lenecek ise, yaratılmak istenen eğilim… Ve sonuç olarak haberin okları, o yöne dönük olarak oluşturulacaktır.
Evet… TBMM’deki kavga kıyamet, yumruk tekme hoş değildir; doğru değildir…
Ama hayır!.. TBMM’ndeki trajedi bu görüntünün çok dışındadır…
Televizyon ekranlarında ise bu trajediden ya hiç söz edilmemekte ya da bir kenara itilip, önemsizleştirilmektedir.
Bu kavgaların, yumrukların, hakaretlerin temelinde ne vardır?
Niçin koca koca insanlar böyle bir çaresizliğin içine yuvarlanmışlardır?
Bir CHP’li milletvekilinin TBMM’deki odasının duvarından Atatürk fotoğrafını indirdiğini parti yönetimine bildirdiği için [bu sebeple] CHP’den ihraç edilen bir hanımefendi milletvekili, kürsüye kendisini kilitleyip bazı gerçekleri cesaretle ortaya koyduğunda… Bu olayın haber değeri nedir?..
Kürsü özgürlüğünün gasp edildiği idi…
Bir yerlerden aldıkları talimatla Meclis kürsüsünün etrafını saran ve sonra o hanımefendi milletin vekilini tartaklayan, tekmeleyen AKP’li milletvekillerini deşifre etmek, neyin-neden-niçin olduğunu halka anlatmak değil tabii…
Patırtı/köpürtüydü ekranlara yansıyan, neden-sonuç ilişkileri değil tabii!..
Devlet Bahçeli’ye hitaben sarf edilen, “Biliyorum vicdanınız rahat değil…” sözü değil tabii…
“Hırpalanmayı, aç-susuz kalmayı göze aldığım için buradayım.
Benim Cumhuriyet’e borcum var!..” sözleri değil tabii…
1980 öncesi oyunda da bu sahneleri izlemiştik…
O günlerde de medya, hiçbir ayrım yapmadan “karşıt görüşlerin çatıştıklarından” söz eder… Bağımsızlık, hukuk devleti ve Cumhuriyet için yürüyen gençlerin üstüne saldırtılan “o malum vurucu güçleri” gizler, halkın bilincinden saklardı…
Tarih tekerrürden ibaretse eğer… Sonu şimdiden bellidir bu bildik filmin?
31 kısım tekmili birden, pek yakında bu ekranlarda… İzleyeceğiz, yaşayacağız.