FARUK HAKSAL
27 MAYIS ve TARİH BİLİNCİ
)
Elimde geçtiğimiz 27 Mayısın gazeteleri İbretle, hayretle ve utanarak izliyorum yazılıp çizilenleri.
Birileri safta toplanmış, sıra sıra dizilmiş, kol kola girmiş, hep birden haykırıyor:
27 Mayıs halkın egemenliğini gasp eden bir askeri cunta hareketidir
27 Mayıs, demokrasi karşıtlarının güç-birliğidir.
27 Mayıs halkın kafasına indirilmiş bir balyoz harekatıdır.
Düşünüyorum
Nedendir bunca yıl sonra, giderek yoğunlaştırılan 27 Mayıs karşıtı kampanyanın sebep-i hikmeti?..
Bizce, önemli bir sorudur bu
Sorulması, üzerinde düşünülmesi ve cevapları üzerine tartışılması gereken ciddi bir soru
Gelin soğukkanlı bir tutumla, 27 Mayısın kime ve neye karşı yapıldığını ve Türkiye Cumhuriyetine neleri kattığını ve kime karşı olup, kimden yana olduğunu tespit etmeye çalışalım.
Bu tespiti yaparken de, kaynak olarak 1961 Anayasamıza başvuralım.
1961 Anayasasının Başlangıç maddesinin metni aynen şöyle:
Tarihi boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan;
Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 Devrimini yapan Türk Milleti;
Bütün fertlerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, millî şuur ve ülküler etrafında toplayan ve milletimizi dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak milli birlik ruhu içinde daima yüceltmeyi amaç bilen Türk milliyetçiliğinden hız ve ilham alarak ve;
«Yurtta Sulh, Cihanda Sulh» ilkesinin, Millî Mücadele ruhunun millet egemenliğinin, Atatürk Devrimlerine bağlılığın tam şuuruna sahip olarak;
İnsan hak ve hürriyetlerini, millî dayanışmayı, sosyal adaleti, ferdin ve toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak demokratik hukuk devletini bütün hukukî ve sosyal temelleriyle kurmak için;
Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Meclisi tarafından hazırlanan bu Anayasayı kabûl ve ilân ve onu, asıl teminatın vatandaşların gönüllerinde ve iradelerinde yer aldığı inancı ile, hürriyete, adâlete ve fazilete âşık evlâtlarının uyanık bekçiliğine emanet eder.
İşte 27 Mayıs Devrimi budur!..
Dikkatli bir gözle yukarıdaki satırları bir daha, bir daha okuduğumuz zaman, 27 Mayıs 1960 hareketinin de ne olduğunu anlarız Bu harekete, üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen saldırmayı kendilerine hedef yapmış insanları, partileri, cemaatleri ve bunların yurt dışındaki ağa-babalarını da der/top edip, bilincimizin bir köşesine yerleştiririz
27 Mayıs, Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı yapılmıştır
Anayasayı, demokratik düzeni, TBMMni, tümü ile ortadan kaldırarak, arkasını emperyalizme yaslamış, dine dayalı teokratik-dikta rejimi kurma heveslilerine karşı Çağdaş demokrasinin, millet egemenliğinin, sosyal hukuk devletinin, rayından çıkartılmak istenen Atatürk Devrimciliğinin, milli dayanışmanın ve sosyal adaletin yeniden tesisi için milletin direnme hakkı kullanılarak, başarılmış önemli bir kilometre taşıdır 27 Mayıs!..
27 Mayıs, 1950li yıllarda başlayan Karşı Devrim hareketinin kırılma noktasıdır!..
Laik Türkiye Cumhuriyetinin yeniden kurulmasının tarihidir.
27 Mayıs ülkemize, Dünyanın en ileri ve en çağdaş Anayasasını armağan etmiştir.
Anayasa kürsüsü profesörlerinin titiz bir çalışmayla ortaya koydukları taslak metinlerin, oluşturulan Kurucu Meclis tarafından birleştirilmesi sonucunda halk oylaması ile Türk milleti tarafından kabul edilen bir anayasadır 1961 Anayasası
İnsan hakları, hukuk devleti, sosyal devlet, yargı bağımsızlığı, anayasa yargısı, kuvvetler ayrılığı ilkelerinin kurumsal olarak hayata geçirilmesi, 27 Mayıs Devriminin Anayasası ile mümkün olabilmiştir.
İşte bu köklü kavramlar, bugün karşı devrim sürecinin taşeronluğunu üstlenmiş güçlerin ayaklarına takılan birer engel olarak o günlerde temellendirilmişti...
İşte bugünün taşeronlarının 27 Mayısın yakasını bir türlü bırakmak istememelerinin nedeni budur!..
Telaşları bundandır.
Tedirginlikleri ve gerginlikleri bundandır
Çünkü 27 Mayıs, bu zihniyetin nasırına basmaktadır
Çünkü laik Türkiye Cumhuriyetini koruma ve kollama enerjisinden ürküntü duymaktadırlar... Bu enerjinin, er veya geç bu ülkede demokrasiyi, hukuk devletini, tam bağımsız ve laik Cumhuriyeti yeniden tesis edeceğinden korkmaktadırlar.
Onun için 12 Mart ve 12 Eylül askeri cuntaları pek umurlarında değildir,
Varsa yoksa dertleri, 27 Mayıstır 1920nin anti-emperyalist Milli Meclisidir Lozandır!..
Ve onun için; Lozana karşı, Sevrin
27 Mayıs yerine, 12 Eylülün
Ve laik Cumhuriyet yerine, ılımlı İslam modellerinin peşindedirler.
Türkiyenin insanı, tarihi iyi süzmek zorundadır.
Tarihi, bir hikâyeler külliyatı olarak değil, ortak kültürümüzün tecrübe mirasından bilimsel bir biçimde süzülmüş olan tarih bilinci ile anlamak zorundadır.
Tarih bilinci, bir sohbet aracı değildir.
Tam tersine, aktif olarak, bugünümüzü yönlendiren, yarınımızı kuşatan bir aydınlıktır.
İşte 27 Mayıs, bu aydınlığı, 61 Anayasasının Başlangıç İlkelerinin içine kazıdığı için düşmandırlar, Ona
Yeni kuşaklar işte bu gerçeği bilmek, görmek ve anlamak zorundadırlar.